Başkaları size haksızlık yaptığında onların davranışını üstünüze alırsanız, midenizden yumruk yemiş gibi hissedebilirsiniz diyor. Ilene Strauss Cohen.
Eleştiriyle başa çıkmak sosyal ortamda bir insanın en zorlandığı durumlardandır... Kişiliğimize yönelik her olumsuz eleştiri izin verdiğimiz takdirde üzerimizde çok kötü etki yapabilir. Oysa bu duygularla başa çıkmak mümkün...
Kulağa biraz dramatik gelebilir ancak hassas (veya aşırı hassas) olduğunuz durumlarda, insan olayları çok şahsi algılamaya meyleder. Sizinle hiçbir alâkası olmasa dahi, tüm olan biteni derinden hissedersiniz. Şayet insanlar yüzünüze karşı ya da arkanızdan kötü sözler söylerse, bu, kendine değer verme duygunuzu yok etmeye yeter. Bazen insanlar hiçbir şey söylemez bile; siz, olumsuz yüz ifadelerini ya da beden hareketlerini sanki yanlış bir şey yapmışsınız gibi yorumlayabilirsiniz. Bu da, onları rahatsız edecek türden söylemiş veya yapmış olabileceğiniz her bir şeyi gözden geçirmenize yol açar.
İş yerinden herkesin davetli olduğu partiye bir bakmışsınız ki, siz davetli değilsiniz. Ya da büyük fedakârlıklarla hazırladığınız ‘muhteşem’ akşam yemeğine davetliler umduğunuz tepkiyi vermedi. Psikologlar bu tip durumlardan aldığımız yaraları ‘narsist yaralar’ olarak adlandırıyor. Egomuzu zedeleyen, kendimizi küçük hissetmemize neden olan, aslında önemsiz ama gözümüzde kolayca devleşen olaylar. Hiçbirimiz doğal olarak saygısızlığa maruz kalmak istemiyoruz. İnsanın en doğal isteklerinden biri beğenilmek ve taltif görmek, görmezlikten gelinmek değil.
Bu tip olaylara karşı bazılarımız daha hassas ama bazılarımız o kadar değil. Hassas olanlarımız ise maruz kaldıkları gurur kırıcı senaryonun yavaş yavaş kendilerini içten içe yemesine izin verebiliyorlar. Bu tip durumlarda doğal reaksiyon ise ‘öç almak’! Hepimiz zaman zaman tanık oluyoruz; birbiriyle 15 senedir konuşmayan yakın arkadaşlar ve hatta kardeşlere... Çoğunlukla bu dargınlıkların arkasında yatan nedenler incir çekirdeğini doldurmayacak türden. Psikolog John Bargh “Bu tip durumların nedeni her ne ise aslında çoğu zaman kötü niyetle yapılmış olmuyor ama biz onu egomuz nedeniyle olumsuz algılayabiliyoruz” diyor. Hatta istatistikler işlenen cinayetlerin üçte ikisinin temelde önemsiz fakat insanın egosunu inciten söz veya davranışlardan kaynaklandığını gösteriyor.
Peki, bu tip küçük olayların egomuzu kontrol altına almaması için ne yapabiliriz? Her şeyden önce yapmamız gereken söz konusu davranış veya sözün bizi incittiğini kabul edip kendimize itiraf edebilmemiz gerekiyor. Ne kadar kolay gibi görünse de egomuzun zedelendiğini kabul etmek, intikam alma yollarına kilitlenmekten daha zor! Oysa küçük olaylarda sergilediğimiz alınganlık ve kırılma gösterileri hiç kimse için gurur verici değil.
Bu arada uzmanların dikkat çektiği noktalardan biri de kolay kırılan ve alınan insanların, ne iş hayatında ne de sosyal ilişkilerde aranan kişiler olamayacakları! Psikologlar esasen alınganlığın kişinin beklediği söz veya davranış tepkisini elde etmediği durumlarda ortaya çıktığını söylüyor.
Başkalar için “Sen üstüne alınma. Seninle ilgisi yok” demesi çok kolay. Bu sözler çoğunlukla doğruyu yansıtsa bile, biriyle yaşadığımız gergin anlarda bunu her zaman aklımızda tutamayız. Hassas bir insanın gözünde, yalnızca bir robot başkaları tarafından etkilenemez gibi görünebilir. Şimdi, bu sorunla yüzleşelim. Mesele şu ki, her insan duygusal açıdan (bilhassa ailemiz ve dostlarımız söz konusuysa) diğerleriyle bağlantılı ve bu sebeple umursamazlık yapamıyoruz. Fakat duyarlılığımızı daha iyi denetleyebilmemiz ve günler boyunca bizi üzecek ya da kendimizle ilgili olumsuz düşüncelere dalmamıza neden olacak kadar alınganlık yapmamıza yol açan durumlardan kaçınmamız için bazı yollar mevcut.
Çözüm ne? Beklentilerinizi değiştirin. Zaten çoğunlukla alınganlıkların nedenleri alıngan kişinin yanlış yorumları değil mi? Kişinin işe “Ben bunu yanlış yorumluyorum” diye bakması en doğrusu. Biri sizi görmezden mi geldi? Kendinizi önce o kişinin yerine koyun. Belki aklı karışıktı, belki çok yorgundu ve sizi fark etmedi bile. Ama gözünüzün içine baktı sonra kafasını mı çevirdi? Bu da olabilir! Bazen sizin de baktığınız şeyi görmediğiniz olmuyor mu?
Diyelim ki söz konusu kişi ve davranışı hakikaten kötü niyetli. Bunun arkasındaki nedenleri düşünmek ve anlamaya çalışmak, öfke ve öç alma planlarından daha sağlıklı olmaz mı? Belki size saygısızlık eden kişi aslında sizi kıskanıyor? Alınganlığın hayatında ciddi bir sorun teşkil ettiği kişiler için modern psikoloji meditasyonu tavsiye ediyor. Neden mi?
Alıngan kişiliklerin temel sorunu sürekli başkalarından gelecek kabul, onay ve saygı ihtiyacı olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda neler yapmalıyız?
1. KİŞİSEL DEĞERLERİNİZİN FARKINDA OLUN
Nasıl birisi olduğunuzu ve bir insan olarak dünyadaki değerinizi biliyorsanız, başkalarının yargılarını üstünüze alınma konusunda aceleci davranmazsınız. Başkalarının sizinle ilgili düşüncelerini anlamaya çalışmaktan çok, kendinizi tanımak için zaman harcayın. Kendiniz hakkında memnun olduğunuz beş özelliği listeleyin ve kendinizi hassas hissettiğiniz zamanlarda bu özellikleri hatırlayın.
2. DUYGUSAL TETİKLEYİCİLERİNİZİN FARKINDA OLUN
Her insanın geçmişinden gelen bazı duygusal tetikleyicileri bulunur. İnsanların kimi davranışları bizi belirli meseleler üzerinde duyarlı olmaya yöneltebilir. Mesela, babanız aşırı derecede eleştirel bir kişiyse ve onu memnun etmek için kusursuz olmaya çalıştıysanız, yanlış yaptığınızı söyleyen herhangi bir kişi, aynı şartlar altında bir başkasının hissedeceğinden daha fazla hassas olmanıza neden olabilir. Bir durum karşısında üzgün hissettiğiniz zamanlarda kendinize şunu sorun: “Gerçekten üzüldüm mü, yoksa bunun sebebi duygusal tetikleyicilerim mi?”
3. KENDİNİZ GİBİ OLUN
Bu adım, başka birisi olmaya çalışmaktan vazgeçme ve aslında olduğunuz kişiyi kucaklama alıştırmasıdır. Özgün olmak istiyorsanız, gerçekte kim ve ne olduğunuzu kabul etmeniz gerekir.
4. HATALAR YAPIN
Şöyle bir söz vardır: “Benliğimizin en iyi haline ulaşmak için, önce en kötü halimizi yaşamalıyız.” Kendinize hata yapma konusunda imkân tanıyın ve bunun da sizi olmak istediğiniz kişiye götürecek olan haritanın bir parçası olduğu fark edin. Bir hata yaptığınızda kendinizi affetmeyi unutmayın. Davranışlarınızla ilgili sorumluluk üstlenmek mühimdir; fakat bir insan sizi onaylamadığında kendinizi aşırı cezalara maruz bırakmayın.
5. SINIRLARINIZI ÇİZİN
İlişkilerinizde makul sınırlar belirlemek, meseleleri daha az üstünüze alınmanıza yardımcı olabilir. Bu sınırları, içinde bulunmak istemediğiniz veya duygusal açıdan incinebileceğiniz iş veya aşk ilişkileri ya da aktivitelere “hayır” diyerek çizebilirsiniz. Başka insanları memnun etmek amacıyla çabalayıp durmak, üzülmenize yol açacak bir durum karşısında aşırı derecede hassas hissetmenize yol açabilir.
6. OLAYLARI AKIŞINA BIRAKIN
Kim olduğunuzu anlamanıza yardım eden ve geçmişinizden kalan acı verici bir deneyimi hatırlayın. Bunu, size güç, empati ve karakter desteği sağlaması için kullanın. Her insan, kendisini inciten bazı şeyler barındırır. Bunun, kim olduğunuzu tanımlamasına izin vermeyin. Aksine, daha fazla güçlenmek ve kişisel gururunuzu sağlamlaştırmak amacıyla kullanın.
7. NEZAKETİN KABUL GÖRMEK İÇİN YETERLİ OLMADIĞINI BİLİN
Herkese iyi, nezaket dolu davranarak ve âdeta kendimizi adayarak, bize de aynı şekilde davranılacağını umarız. Oysa, başkalarına karşı kibar davranmak, her seferinde kabul ve onay görmez. Yaptığımız şeyleri, karşılığında bir şey beklediğimiz için değil de sırf istediğimiz için yaparsak, başkalarına ve kendimize daha iyi davranmış oluruz.
8. MANTIKLI OLUN
Bir şey sizi incittiğinde ya da rahatsız ettiğinde, durumu daha mantıklı bir bakış açısıyla görmeniz faydalı olur. Karşılaştığınız tepkiye bu durum mu neden oldu, yoksa gereksiz yere mi incitildiniz? Karşınızdaki kişi gerçekten hatalı mı davranıyor, yoksa alınganlık mı yapıyorsunuz? Bir insan gerçekten incitici davranıyorsa, neye ihtiyacı olduğunu mu sorarsınız ya da olayların olduğu şekilde sürmesine mi izin verirsiniz?
KENDİNİZİ EĞİTİN!
Duygusal tepkilerinizi tetikleyen karşılanmamış bir ihtiyacın varlığını bilinçli şekilde kabul etmezseniz, şahsi duygularınız tarafından tutsak alınmış gibi hissedersiniz. Yanı sıra, kendinizi dürüst bir şekilde gözden geçirir ve aklınızdaki beklentileri anlayabilirseniz, hayatı daha nesnel bir açıdan görmeye başlayabilirsiniz.
Psychology Today’ (Çeviren: Tarkan Tufan)