DEMİNG ÖDÜLLERİ

30 okunma Mayıs 2024

Amerika Birleşik Devletleri, 2.Dünya savaşını sona erdirmek için Japonya'nın mümkün olan en kısa sürede teslim olmasını istemişti. Bu nedenle Japonya'nın teslimiyetini hızlandırmak ve savaşı sona erdirmek için Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombaları atmıştı.

Nagazaki ve Hiroşima askeri olduğu kadar endüstriyel anlamda da oldukça büyük öneme sahip iki şehirdi. Yani Amerika, sadece askeri disiplin anlamında değil gelecek açısından da Japonya’nın kendisine büyük rakip olacağını farkına varmıştı. Üç gün arayla bombalar atıldı ve binlerce insan yaşamını yitirirken binlerce insan da yaralandı. Atom bombalarının etkisi uzun yıllar ülkeye büyük zararlar verdi.

Bu hazin tarih bilgisini hemen hepimiz biliriz. Ya sonrasını…

Bütün bu yıkım ve kayıplar sonrasında tüm dünyaya örnek olan yeniden doğuş hikâyelerinden biridir Japonya.

Ve ilginçtir ki, bu yeniden doğuşun mimarı yine bir Amerikalıdır.

Zehrin, panzehre dönüşmesi olarak tanımlanabilir mi bilmiyorum ama hikâye oldukça ilginçtir.

Edward Deming, Amerikan nüfus idaresinde çalışmakta olan ve kalite yönetimi ile ilgili çalışmalar yapan bir mühendistir. Lakin çalışmaları Amerika’da değerli görülmemiş olacak ki, 2. Dünya savaşının sonunda; Amerika’nın Japonya’ya atmış olduğu 2 atom bombasının, nüfus üzerinde yarattığı etkileri gözlemlemek için, Amerika hükümeti tarafından Japonya’ya gönderilmiştir.

Deming, yolculuk rotası olarak pasifik okyanusunu değil, Avrupa’yı kullanmıştır. İşte o sırada Türkiye’den de geçmiştir. Kurtuluş Savaşı’nda Türk Ulusu’nun vermiş olduğu mücadeleden, Atatürk’ten, Atatürk ilke ve inkılaplarından çok etkilenmiştir. Bir Ulus’un bu şekilde yeniden yapılanma sürecinde olması onun için bir umut ışığı olmuştur. Muhtemelen "gelişim sürecindeki bu ülke kalite çalışmalarımı göz ardı etmeyecektir" diye düşünmüş olsa gerek ki, Türkiye ziyaretinde efsane üretim merkezlerinden biri olan Sümerbank’ı ziyaret etmiştir.

1950 yılında Türkiye’ye geldiğinde, İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda gördüğü bir söz onu çok etkilemiştir. Bundan sonrasına kendi sözleriyle devam edelim: Evet, o gördüğüm söz beni çok etkilemişti: ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir’ sözünün söylendiği bir ülkede mutlaka beni dinlerler diye düşünmüştüm’.

Deming 1950’de Sümerbank yönetimi ile görüşüp, yaptığı çalışmaları sunmuş ve Sümerbank’ta çeşitli endüstriyel kalite eğitimleri vermiştir. Tam fikirlerinin dinleneceğini düşünüyorken aldığı yanıt şöyledir: “Söyledikleriniz çok iyi fakat mevzuatımızda yok.”

Sümerbank yöneticilerinden "mevzuatımızda böyle bir şeye yer yok" yanıtını aldıktan sonra hayal kırıklığı içinde Japonya’ya gitmiştir.

Mevzuatımızda olmadığı söylenen kalite kavramı dönemin hükümeti tarafından da anlaşılamamış olacak ki, Sümerbank ve onun gibi daha nice fabrikamız kapatılmış ve küllerinden doğmak isteyen caaanım ülkem yıllarca doğum sancıları çekmeye mahkûm bırakılmıştır.

Oysa dünyanın öbür ucunda atom bombalarına maruz kalan bir ülke, ilginçtir ki kendisini bombalayan ülkenin vatandaşı sayesinde, küllerinden yeniden doğan Anka kuşu misali dünyaya kanat açmış özgürlüğü kalitede bulmuştur. Tüm dünyaya kaliteli Japon mallarının imzasını attıran kişi Edward Deming’tir.

Japonya'ya gittikten sonra verdiği ilk seminerde  “Eğer beni dinlerseniz beş yıl içerisinde dünyayı yakalayabilirsiniz. Dinlemeye devam ederseniz dünya sizi yakalamak için uğraşır.” Dedikten sonra Japonya için yeni bir dönem başlamıştır.

Deming, Amerika’da işletme fakültelerinde öğretilmeyenleri Japonlara öğreterek yöneticilerin görüş açısını genişletmiştir. Edward Deming’in kalite yaklaşımına göre mal veya hizmette kalite sıkı kontrol yöntemleri ile değil, ancak üretim ve hizmet süreçlerinin iyileştirilmesi ve sürekli geliştirme ile sağlanabilirdi. Böylece, kalite ürünün bir parçası hâline gelecekti. Bu yaklaşım biçimi Toplam Kalite Yönetimi’nin temellerini atmıştır. Japonya'da bu çalışmalarını çeşitli kesimlerle paylaşmış ve karşısındakinin lafını ağzına tıkmadan sonuna kadar dinleme özelliğine sahip Japonlardan olumlu tepkiler almıştır. Kısa bir süre sonra Deming,  Japonya'da guru olarak algılanmaya başlanmış ve çalışmaları kalite yönetimi açısından uygulamaya konmuştur.

Deming’i biz dinlemedik Japonlar dinledi. Bazen fırsatlar önümüzden çekip gider…

1970’li yıllar Japon işletmelerinin Amerikan endüstrisinin ve Amerikan yönetim biçiminin karşısında önemli başarılar kazandı yıllardır. Japonlar, özellikle otomotiv endüstrisi ve elektronikte önemli başarılar elde etmişler ve yıllar geçtikçe de başarılarını pekiştirmişlerdir.  Deming kanunlarını uygulamaya koyan japonlar, kalite adına atmış oldukları doğru adımlar sayesinde kendilerini o günlerden bu günlere getirmeyi başarmışlardır. Onu dinlemeyi seçen Sony, Toyota, Honda, Mazda, Suziki, Nissan, Mitsubishi, Kanon, Panasonic, Toshiba ve Bridgestone gibi markalar bugün adından söz ettiren hepimizin ezbere bildiği markalar olmaya devam etmektedirler.

2.Dünya Savaşı'ndan büyük hasarlarla çıkan Japonya'yı teknoloji devine dönüştüren kişi Amerikan kalite gurusu;  Deming, Japonya’nın bugünkü haline gelmesinde gerçekten çok önemli bir rol oynamıştır. Bugün adı Japon kalitesinin mimarı olarak anılıyor ve Japonlar kalitede başarılı firmalara ‘Dr. Deming Ödülü’ vererek Deming'e saygı ve minnetlerini gösteriyorlar.

Sürekli iyileştirme Deming’in dünyada popülerleştirdiği bir kavramdır. Bu kavram, onun Japonya yıllarındaki çalışmalarından biridir ve Japonca Kaizen sözcüğü ile ifade edilmiştir.

Amerikalılar, Deming'in önemini ancak 80'lerde kavrayabilmiş ve çalışmalarını kitap haline getirmişlerdir. Kıymeti geç fark edilen kaliteci,  Amerika’ya çağırılmış ve Amerika’ya döndükten kısa bir süre sonra orada vefat etmiştir.

Deming’in en beğendiğim sözlerinden biri şöyledir. ” Herkesin elinden geleni yapması çözüm değildir. İlk başta gerekli olan, herkesin ne yapması gerektiğini bilmesidir. Çarpıcı değişiklikler gerekir. Kökten değişmekte ilk adım, nasıl değişileceğinin öğrenilmesidir.”

Nasıl değişeceğimizi öğrendiğimiz zaman değişecek her şey ya da değişime direnç göstermediğimiz zaman!

Hepimize kaliteli bir yaşam diliyorum.