Mühendislik mi yazalım, Tıp mı?

30 okunma Ocak 2020

Evrendeki en büyük gösteri, sen aklını keşfettiğin an başlar. Freud

Geçen ay Bilfen Koleji’nin davetlisi olarak okulun lise öğrencilerine meslek seçimi hakkında bir sunum yaptım. Bu sunumdan önemli notları sizlerle de paylaşmak istiyorum. Öncelikle Okul yönetimine ve Rehberlik Öğretmeni Melek Hanım’a, gösterdikleri yakın ilgi ve misafir perverlikten dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum.

11 aylık oğlum Ali Kemal’in resmiyle başladım sunumuma.

Merhaba; Sevgili öğrenci arkadaşlar, sayın eğitimci arkadaşlar ve değerli misafirler; Adım Serdar Kirmit. Hayır bu benim bebeklik resmim değil; 11 aylık oğlumun resmi. Sunuma kendi bebekliğimi anlatarak başlamayacağım, o kadar geriye gitmeye gerek yok. Ama sonda söyleyeceğimi başta söyleyeceğim. 39 yaşında evlendim ve 43 yaşında baba oldum. Ve baba olunca şunu anladım ki 43 yıllık çabanın meyvesi Ali Kemal oğlum! Buraya oğlumdan bahsetmeye gelmedim elbette ama filmin sonunu size göstermek istedim. Siz daha yolun çok başındasınız, kaygılısınız, önünüzde birçok seçenek ve büyük belirsizlikler var ama inanın bana hepsi geride kalıyor ve yolun sonunda anne baba olup çocuklarınıza maddi manevi iyi bir miras bırakma telaşına giriyorsunuz. Tıpkı şu yıllarda anne babalarınızın sizin için yaptığı gibi. Anlayacağınız bu bir döngü. Bayrak yarışı. Ne demiş bilge adamın biri; ‘Hayat siz plan yaparken başınızdan geçenlerdir.’ Yani diyeceğim şu ki; üniversite sınavını hatta üniversitenin kendisini bile gözünüzde çok büyütmeyin. Hepsi gelip geçiyor. Fazla takmayın!

1999 yılında mezuniyet belgemi imzalaması için bölüm başkanımız Prof. Dr. Fatih Canatan’ın ofisine girdim. Ki, bizim bölümde İskoçlara olan fiziksel benzerliği dolayısıyla lakabı Jonıtın’dı. “Mezun olmaya hak kazanan arkadaşım hoş geldin!” diyerek karşıladı ve çıkış belgemi imzaladıktan sonra “İşte bu elimde tuttuğum belgeyle Türkiye’de giremeyeceğin şirket yoktur!” diyerek bana uzattı. Benim bu gazla odasından bir çıkışım vardı ki, sormayın. Sonra ne mi oldu? Aile şirketime girdim. Ve inanın bana Türkiye’de çalışması en zor şirket babanızın şirketidir. Çünkü babanızı memnun edebiliyor, ikna edebiliyorsanız herkesi edebilirsiniz.

Üniversite eğitimi 90’larda çok değerliydi çünkü o zaman internet, google, youtube ve akıllı telefonlar yoktu. Bilgiye erişim çok kısıtlıydı. Bakın Ted talks diye bir konuşma dizisi var, youtube’dan hepsini izleyebilirsiniz. Bu sunumları izleyin, 90’lı yıllarda iyi bir üniversitede anlatılanlardan daha çok şey öğrenirsiniz. Bilgi dijitalize oldu ve demokratikleşti. Ama dijitalize olan herşey gibi kontrolden de çıktı.

Bakın üniversite size cevapları değil soruları verir. Cevapları siz bulursunuz. Soru dediğimiz şey nedir aslında biliyor musunuz? Cevabın eksiltilmiş, değiştirilmiş veya bilerek çarpıtılmış halidir. Rubik küpünü düşünün. Üniversite hocaları size hangi soruların peşinden gitmeniz gerektiğini hatırlatır. Doksanlarda cevaplar da üniversite kütüphanelerinde gizliydi ve biz saatlerce kütüphaneden çıkmazdık. Kütüphanede makale ödev hazırlayan var mı aranızda? Bu işlem analogdur yani nereye bakmanız gerektiğini bilmeniz lazım oysa internetteki bilgi dijitaldir. Bazen soruyu yanlış veya eksik girseniz bile doğru cevaplara erişmeniz mümkündür. Ama dikkat edin cevaba demedim, cevaplara dedim çünkü internet size olası bütün cevapları sunmaya çalışır ve sizin gerekli cevabı bunların arasından ayıklamanız gerekir. Şimdi öğrencilikte klişe bir sitem vardır ya, bizim zamanımızda da vardı; ‘Bu bilgi ne işimize yarayacak!’ Gerçek hayat daha beterdir, inanın bana. Çok daha absürd sorularla ve sorunlarla uğraşacaksınız. Yani günlük hayat veya iş hayatı düşündüğünüz kadar rasyonel değil! İş arkadaşlarınız veya patronunuz en büyük kabusunuz olabilir.

442 kodlu bir dersimiz vardı dijital programlama. İlk derste Hoca sordu C++ kodlama dilini bilen var mı? 30 kişilik sınıfta 3-4 kişi el kaldırdı, rahatlamıştım. Demek ki, Hoca önce bu programlama dilini sınıfta öğretecek ve ondan sonra asıl konulara geçecektik. Ama öyle olmadı; ‘’Diğerleri de öğrenip gelsin’’ dedi. Şok! Tabii. Bu neye benziyordu biliyor musunuz? Hoca dersi İngilizce değil Almanca anlatacağını söylüyordu ve sizden bir ay içinde Almanca öğrenmenizi istiyordu. Peki öğrenebildim mi? Derdimi anlatacak kadar. Hani Cem Yılmaz diyor ya; Almanca biliyor musunuz? Derdimi anlatacak kadar. Peki derdiniz ne: Almanca bilmemek…

Bu hayatta ne olacağına karar vermek zordur. Ama bunun daha kolay bir formülü var; ne olamayacağınıza karar verin. Eleyerek gidin; sporcu, sanatçı, doktor, yönetici, vs. olabilir miyim? İnanın bana seçenekler azaldıkça rahat edeceksiniz. İnsan isterse her şey olabilir! Bu tam bir palavra; bi kere insani, ailevi ve toplumsal imkanlarımız çok kısıtlı, gerçekçi olmak lazım. Bu bir açık büfe kahvaltı değil ki, bütün seçenekler masada değil! Mizacınıza uygun bir meslek seçin. Sosyal misiniz? Pratik zekalı mısınız? Okumayı mı, problem çözmeyi mi seviyorsunuz? Ezberiniz kuvvetli mi? yazarak mı, konuşarak mı daha iyi iletişim kurabiliyorsunuz? Bunları iyi analiz edin.

Dinozorlar kuvvetle muhtemel dünyaya büyük bir göktaşı çarpması sonucu yok oldular. Dinozorlardan sonra dünyaya tamamen hakim olan bir tür çıktı mı? evet, homo sapiens yani biz, insanoğlu. Dinozorlar neden yok olduklarını bile anlayamadılar ama biz göktaşlarının binlerce yıllık rotasını takip ediyoruz. Dünyanın hakimi olduk, şimdi Mars’ta koloni kurup güneş sisteminin efendisi olmaya hazırlanıyoruz. Göktaşlarındaki madenleri çıkarıp dünyaya getirmenin yollarını arıyoruz. Bütün bunları aklımız sayesinde başardık. Ama sadece bireysel aklımız değil, kolektif aklımız ve bilgi birikimimiz sayesinde. Arkadaşlar iş hayatında network çok önemlidir. İş arkadaşlarınızla iyi geçinin. Üniversiteden başlayarak iyi bir çevre edinin, çok rahat edersiniz. Ve gelelim sunumun başından beri merak ettiğiniz soruyu cevaplamaya: Tıp mı yazalım, Mühendislik mi? Bir mühendis olarak cevabım belli ama bir hastane yöneticisi olarak Tıp camiasına da yabancı(!) sayılmam. Kendi işinizi yapmak, hayallerinizin peşinden gitmek ve yaratıcılığınızı kullanmak istiyorsanız mühendis olun. Fark yaratın, farkınızı tüm dünyaya ispat edin.

Teşekkürler.