Yaşı 40’ın altında olanlar 1980’lerin fenomen dizisi Dallas’ı duymamış olabilirler; onlardan özür dileyerek başlıyorum ama yazımın içeriğinde entrikalarla dolu bu efsane dizinin bir özetini bulabilirler. Dallas dizisi neden mi önemliydi? Bugün yaşadığımız sosyo-kültürel yozlaşmaya ve karmaşaya ışık tuttuğu için elbette. Dizi biteli 30 yıl geçtiği halde tv dizilerimiz, aile ilişkilerimiz ve hatta şirket kültürümüz hala onun etkisinde. Texas’lı petrol milyarderi Ewing (Yuving) ailesi, fena bozdu bizi…
Romanya’da komünizmi Dallas mı yıktı? 1989’da halk ayaklanmasıyla devrilinceye kadar Romanya’yı demir yumruğuyla yöneten Nikolai Çavuşesku, 1979’da Dallas’ın televizyonda yayınlanmasına izin verdiğine bin pişman olmuştu. Amacı, entrika ve aldatmaların bol olduğu diziyle halkına Batı kapitalizminin ve Batı kültürünün ‘gerçek’ yüzünü göstermekti. Komünist diktatör Çavuşesku rejimi yıkıldığında liberallerin taşıdığı pankartlarda şu ifade yazıyordu: ‘J.R Komünizmi yıktı!’. Dallas dizisinin efsane olmasında dizinin kötü kalpli Petrol Baronu Ceyar’ın (J.R) rolü büyüktü. 1978’de ilk bölümleri yayınlanmaya başlanan dizinin çekildiği Texas’taki Southfork çiftliğini yılda 100 Binden fazla turist ziyaret ediyordu. Larry Hagman (J.R) bölüm başına aldığı 100 Bin USD ile döneminin en çok kazanan aktörüydü. Televizyon tarihinin en ‘kötü’ adamlarından olan Hagman, fenomen olduğu Romanya’yı Çavuşesku devrildikten sonra ziyaret etmiş hatta ‘Gerçek bir Texaslının seçimi’ sloganıyla benzin reklamında oynamıştı. Kovboy şapkası ve yüzündeki hayasız gülüşüyle ‘’Lukoil kullanın, önde gidin!’’ diye sesleniyor. Lukoil yetkilileri ‘Reklam kampanyamız çok başarılı oldu; tüketiciler J.R benzini adını verdikleri Lukoil istasyonlarına akın etti’ diyordu. Kendisiyle yapılan bir röportajda ‘’Sanırım doğrudan veya dolaylı olarak Sovyet rejiminin yıkılışına sebep olduk’’ demişti. ‘’Hey! Bu milyoner Ewing Ailesi’nin sahip olduğu lüks malikane ve gemi büyüklüğünde arabalar neden bizde yok?’’ diye sormaya ve rejimlerini sorgulamaya başladılar. İnsanoğlunun en eski hastalığı olan ‘açgözlülük’ uyandırılmıştı. O dönemde Rumenler ‘tabut’ gibi bir arabaya sahip olabilmek için sıraya yazılıp yıllarca beklemek zorunda kalıyorlardı. (Biz de o dönemlerde parasını peşin yatırıp kuş serisinden bir Tofaş almak için sıraya yazılıyorduk). Dallas, devlet televizyonunda gösterilmesine izin verilen tek yabancı diziydi. Komünist yönetim inanılmaz entrikaların ve zina ilişkilerinin ‘gırla gittiği’ diziyi Rumen halkına ‘İşte kapitalizmin ve batının gerçek yüzü’ diyerek seyrettiriyordu. Ama halkın asıl dikkatini çeken şeyler Petrol zenginlerinin hayatındaki inanılmaz lüks, konfor ve gösterişti. Dahası, ülkelerindeki sefaletten kurtulmak isteyen Rumen kadınları bizim ülkemize akın etmeye başlamıştı. Özal Türkiye’si, kapitalizmin ‘nimetleriyle’ yeni tanışıyordu.
Dallas bütün dünyada neden popüler olmuştu? 1978-91 yılları arasında 357 bölüm devam etti. Bir dönem izleyici sayısı 100 milyonu geçmişti. Neden mi bu kadar sevildi? Çünkü herkesin ailesinde Ceyar gibi bir ‘pislik’ karısı Sue Ellen gibi bir ‘ezik’ ve Bobby gibi hayırlı bir evlat vardı. Bizim Ayhan Işık’lı, Kemal Sunal’lı filmlerimizde hep ‘iyi adamlar’ kazanırdı; kötüler filmin sonunda mutlaka cezasını bulurdu. Ama bu Ceyar farklıydı: kazandıkça kazanıyor, kötülükte sınır tanımıyordu. ‘Helal’ yoldan kazanmak yerine hep entrikalarla rakiplerini saf dışı bırakıyor, öz kardeşine kazık atmaktan çekinmiyordu. Derken 1980’de J.R vuruldu; bunun olacağı belliydi ama tetiği çeken, canını yaktığı sayısız kimseden hangisiydi? J.R ölmüş müydü? Katili kimdi? Onu vuranın belli olduğu bölümden önce sokağa çıkma yasağı ilan edilmişçesine herkes evine kapanmıştı. Bu bölüm dünya televizyon tarihinin en çok izlenen programlarından biriydi; Dünya Kupası finallerini bile geçmişti.
Ceyar’ı kim vurdu? Rivayet odur ki; Gölcük Belediyesi televizyon izleyemeyenler için hoparlörden ‘’Dikkat dikkat! Ceyar’ı baldızı Kristin vurdu’’ anonsu yaparak hemşehrilerini bilgilendirmişti. 1980 Darbesi’nin üzerinden sadece birkaç ay geçmişti ve necip halkımız gözaltında yitirilen öz evlatlarını değil ama Ceyar’ı vuranı merak ediyordu. Ewing’lerin babası Jack 40 yıl önce petrol imparatorluğunun temelini ortağı Digger Barnes ile atmış ama ortağını saf dışı bırakıp şirketin tamamına sahip olmuştu. Digger’ın oğlu Cliff Barnes babasının intikamını almaya ve Ewing’leri ‘bitirmeye’ yemin etmişti. Ewing Ailesi’nin parlak çocuğu Bobby, Cliff’in kızkardeşi Pamela (Pam) ile evlenmişti. Baba Jack’in sağlığı çok bozulmuştu; varisi kim olacaktı: ‘şeytana ders veren’ J.R mı yoksa iyi kalpli, efendi oğlan Bobby’mi? Hedefine ulaşmak için rüşvet vermekten, senatör satın almaya kadar her yolu deneyen Jack aslında oğlu J.R için tam bir idoldü. Babaları gelecekte şirketini kimin yöneteceğine karar vermek için bir vasiyet bırakmıştı; şirket hisseleri iki kardeş arasında önce % 50-50 pay edilecek ve Jack’in ölümünden itibaren geçecek bir yıl içinde hangisi şirkete daha çok kar ettirmişse o tek patron olacaktı. J.R babasının avukatına şantaj yaparak vasiyetin içeriğini önceden öğrenmişti. Böylece yarışa çok avantajlı başladı ve vasiyet açıklandığında açık ara öndeydi. Bu hırslı yarış, romantik Bobby’i bile acımasız bir adama dönüştürmüş ve onun ilgisizliğinden bıkan karısı Pam’in kendisine bir sevgili ‘yapmasına’ sebep olmuştu. Öte yandan Cliff’e düzenlenen suikast girişiminde Ceyar’ın parmağı olduğunu öğrenen annesi ve kardeşleri Ceyar’ı şirketten uzaklaştırdılar ve bu ayrılış Bobby’e ciddi bir avantaj sağladı, yarışta öne geçti. Dizi işte bunları anlatıyordu
Türk dizileri hala Dallas’ın etkisinde mi? Maalesef öyle; dizilerimiz genellikle bir aile şirketi ekseninde geçiyor ve aile üyelerinin iç ve dış hesaplaşmasıyla ilerliyor. Dallas’ta olaylar, Ewing Ailesi’ne ait Southfork çiftliğinde geçiyordu. Bizim dizilerin de Anadolu’da çekilenleri ya çiftlikte ya da konaklarda çekiliyor. İstanbul’da çekilenleri ise yalıdan aşağısı kurtarmıyor.
Petrol işiyle uğraşan Ewing Ailesi’nin hiçbir zaman para sorunu yaşadığına tanık olmadık. Yerli dizilerde de esas oğlanlar kaynağı ve kazancı belirsiz işler yapıyor ve sevdikleri kadını kurtarmaya çalışmaktan şirkete uğrayacak zaman bulamıyor. Ceyar, bizim dizilerdeki kötü adamların da ezelden beridir rol modeli oldu. ‘Ceyar gibi adam’ sözü çocukluğumuzda kah küfür olarak kah işini bilen uyanık işadamı anlamında övgü olarak kullanıldı. Rahmetli Özal’ın ‘’Ben zengin severim’’ sözü bunları işaret ediyordu, ‘’Benim memurum işini bilir’’ sözüyle de adeta maaşlı çalışanlara ‘yol gösteriyordu’. 90’ların mottosu şuydu: İşi bilecek, işe gitmeyeceksin; soran olursa ‘işten geliyorum diyeceksin’. İşte sonunda geldiğimiz nokta bu!