Obezite, insanoğlunun şeker ile tanışmasıyla ortaya çıktı. İnsanoğlu şekerle tanıştıktan sonra beslenme alışkanlıklarında büyük bir değişim meydana geldi. Şekerin tarihçesine baktığımızda şeker kamışının ilk önce Poynesia'da kullanıldığı, oradan da Hindistan'a yayıldığı düşünülüyor. Önceleri şeker çok pahalı olduğu için 19. yüzyıla kadar yavaş yavaş yayılmış, sonrasında ise şeker vergilerinde gidilen indirimler ile tüm dünyada tüketim sıklığı artmaya başlamış.
Günümüzde şekerin sofralarımıza bu kadar dahil edilmesinden sonra tatlı tüketimindeki hızla artış, hareketsizlik, düzensiz ve hızlı beslenme ile birlikte obezite de tüm dünyada bir hastalık olarak artmaya başladı. Obezite hastalık olarak kanser ve kalp hastalıkları kadar insan hayatını olumsuz etkiliyor maalesef. Şeker başta olmak üzere diğer etmenler ile beraber metabolizmamız değişmeye ve daha çok hastalanmaya başladık. Bununla birlikte şeker başta olmak üzere işlenmiş gıdaların hayatımızın her alanına yayılması ile obezite artışının engellenmesi ve obezitenin tedavisi açısında da birçok çalışma yapılmaya başlandı. Diyet, cerrahi, ilaç, egzersiz gibi birçok tedavi sistemleri geliştirilmeye başlandı. Hala da hızlı artan obezitenin önüne geçmek için zayıflama sistem ve yöntemleri geliştirilmeye devam ediliyor. Çeşitli ülkelerde hükümetler de bu konuda birçok adım atıyor. Okullarda fast food ürünlerin yasaklanması, ülke çapında egzersize yönlendirmeler, devlet tarafından sağlık programlarının düzenlenmesi gibi koruyucu önlemler alınmaya çalışılıyor.
Zayıflamada hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın temelinde sağlıklı ve dengeli beslenme yatıyor. Bu konuda da binlerce farklı diyet var. Her geçen gün farklı diyetler, farklı besinler ve yöntemler çıkıyor. Kinoa diyeti, ananas diyeti, isveç diyeti ve daha niceleri…Genelde bu diyetler kısa süreli olsa da uzun vadede tekrar kilo alınmasına sebep oluyor. Çünkü bunlar uzun süreli uygulanır diyetler olmuyor ve yaşam tarzını değiştirmiyor. Örneğin siz vejataryansınız ama size et yemeniz dayatılıyor. Böyle bir diyeti ne kadar devam ettirebilirsiniz ki? Son yıllarda yapılan çalışmalar, katı kalori hesabına dayalı aç kalarak zayıflamanın, uzun vadede metabolizmayı bozarak daha fazla kilo aldırdığını gösteriyor. Uygulanacak en doğru yöntem, vücut yapınıza göre doğru besin kombinleriyle oluşturulan bir beslenme planınıyla sağlıklı mutfak sistemini oluşturmak.
Diyet mutfakta başlar. Öncelikle unutmayın ki; yediğiniz her yemeği sağlıklı hale getirerek tüketebilirsiniz. Bu size, hem sevdiğiniz yemeklerden vazgeçmeden daha zevkli bir diyet yapmanızı, hem de daha sağlıklı beslenmenizi sağlar. Hazır paketli gıdalar yerine evde yapacağınız yemeklerle gıda katkı maddelerinden uzak durabilir, ne yediğinizi bilebilir, doyurucu ve sağlıklı beslenebilirsiniz.
Öncelikle buzdolabınızı açın. Gereksiz, paketli, abur cubur ne varsa ayıklayın. İkincisi alışverişe çıkın. Tam buğday unu, yulaf ezmesi, kuruyemiş, mevsimsel meyve ve sebze gibi sağlıklı gıdaların elinizin altında durması için satın alın ve raflarınıza yerleştirin. Üçüncüsü mutfağa girin. Kimse sizden bilmem ne soslu yengeç yapmanızı beklemiyor. Kolay, pratik birçok tarif var. Blogları, kitapları takip edin, zamanınız varsa kurslara gidin, yemek yapılan televizyon kanallarını seyredin. Yaptıkça el becerinizin ve lezzetin artacağını göreceksiniz. Sadece biraz zaman ayırmanız yeterli. Zevk almaya çalışın, kendi ağız tadınıza göre çok değişik karışımlarla birçok tarif çıkabilir. Her gün haşlanmış brokoli yemek zorunda değilsiniz. Zamanım yok benim derseniz daha basit 5 dakikada yapılacak birçok tarif var, onları da deniyebilirsiniz. Yeter ki hayatınızda farkındalık yaratın, nerede nasıl seçimler yapacağınızı bilin. Örneğin bir restauranta gittiğinizde sipariş virirken 'Ben etin yanına patates istemiyorum. Salata ve haşlanmış sebze koyun’ diyebilin. Tadıp yemeyi, gerektiğinde bırakmayı öğrenin. Kendinizi eğitin. Dikkat etmeye başladıktan bir süre sonra zaten yeme alışkanlıklarınızı değişecek ve hiç zorlanmayacaksınız. Yeter ki isteyin...
Diyete başladığınız zaman yeme alışkanlıklarını değiştirmeye başlarsınız. Alışkanlıkların değiştirilmesi ki, bu ileri düzeyde yeme veya şeker bağımlılığı da içeriyorsa çok zor bir dönemdir. Bu noktada size en yardımcı olacak ise sevdiğiniz yüksek kalorili besin yerine yine sevdiğiniz daha sağlıklı başka bir besini geçirmektir. Örneğin akşamüzeri sürekli çikolata yeme isteğiniz varsa, o saatlerde tadı benzer kakaolu süt içmek çikolata yeme alışkanlığınızı değiştirmenizde size yardımcı olacaktır. Ya da akşam yemekten sonra televizyon seyrederken patates cipsi tuketiyorsanız sebzelerden yapacağınız cipsleri tüketmek zayıflamanıza katkı sağlayacaktır. Burada önemli olan sevdiğiniz yüksek kalorili besin tatlarına yakın daha sağlıklı ve düşük kalorili yeme tarifleri geliştirmektir. Alışkanlıklarınızı değiştirmek mutfakta başlar unutmayın. Sizlerle; çocuklarıma da çok severek yaptığım bir tarifi paylaşarak bu ayki yazımı bitiriyorum. Kesinlikle, kesinlikle ve kesinlikle iddia ediyorum, fasulyeli kekim çığır açacak ve bu tarife çocuklarınız bayılacak. Ebru ablalarından onlara kocaman sevgiler
Ebru’nun kurufasulyeli stevyalı keki :)
Keki için;
2 su bardağı kurufasulye
1,5 su bardağı stevya
3 yumurta
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
1 çay bardağı zeytinyağı
1 çimdik tuz
1/2 çay bardağı kaynar su
Sosu için;
3 yemek kaşığı kakao
3 yemek kaşığı stevya
2 su bardağı laktozsuz süt
1 su bardağı su
3 yemek kaşığı sıvı yağ
Akşamdan 2 su bardağı kurufasulyeyi kaynamış suda ıslıyoruz. Ertesi gün pişiriyoruz. Sonra rondoda çekiyoruz. Yumurtayı ve stevyayı çırparken azar azar yarım çay bardağı kaynar suyu ekliyoruz ve çırpmaya devam ediyoruz. 1 dakika sonra kabartma tozunu, vanilyayı, cevizi ve fasulyeyi katıp kaşıkla karıştırıyoruz. Yağlanmış kalıba döküp 185 derecede 45 dakika pişiriyoruz. Ayrı bir yerde sosu için tüm malzemeleri pişiriyoruz. Kek piştikten sonra ikisi de ılık haldeyken sosu kekin üzerine döküyoruz. Çocuklarınız bayıla bayıla yerken de bir zahmet Ebru’ya iyi niyetli dualar ediyoruz Afiyet olsun, formda tutsun :)