Son zamanlarda biraz fazla abartıldığını düşündüğüm için bu ay biraz katkı maddelerinden konuşalım istedim..Yapılan bilimsel çalışmalar tüm kanser nedenlerinin %1'inden daha azının gıda katkı maddelerinden kaynaklı olabileceğini gösteriyor. Aslında çok daha üzerinde durulması gereken sigara bile kanser riskini %30 oranında arttırıyor. Ancak dönemsel spekülasyon yaratmak için medya bazen gereksiz bazı konuları büyütebiliyor. Hatta bazı katkı maddeleri sanılanın aksine kanserojen maddelerin oluşumunu ya da etkisini engelleyici niteliktedir. Genelde koruyucu amaçlı kullanılan gıda katkı maddeleri besinin raf ömrünü artırıcı ve lezzet verici niteliktedir. Unutulmamalıdır ki, hiçbir gıda katkı maddesi toksik değildir. Toksik olan dozudur. Mesela asprin yüzyılın ilacı olarak seçilmiştir. Peki siz her derde deva diye 1 kutu aspirini yutarsanız ne olur? Mideniz hemen yıkanmazsa ölürsünüz! Biz beslenme uzmanlarının günde 2-3 litre için şeklinde önerdiğimiz su bile aşırı miktarda içilirse toksik etki yapar. Tabiki birçok besine olabileceği gibi katkı maddelerine de duyarlı kişiler olabilir. Bu kişilerde alerjik reaksiyonlar, deri döküntüleri ve astım gibi karşımıza çıkabilir. Ancak besinlere olan alerjik reaksiyonlar katkı maddelerine olan reaksiyonlardan çok daha yaygındır aslında. Katkı maddeleri önceden varolan duyarlılığı arttırır. Çok az sayıdaki kişi gıda katkılarına hassas olduğundan; bu kişilerin beslenme uzmanlarına danışarak gıda etiketlerini okuyup, bunlardan sakınmaları en iyi önlemdir.
Bir dönem tatlandırıcılar üzerinden de çok spekülasyon yapıldı. Yapay tatlandırıcıların kansere neden olduğu iddia edildi. Bir beslenme uzmanı, hiç tatlandırıcı tüketmeyen birine tabi ki bunu önermemeli. Ancak insanları doğru bilgilendirmek durumundayız. Yapay tatlandırıcılar ilk olarak 1900'lü yılların başında ortaya çıktı ve 1940'lardan beri dünyada hem şeker hastaları hem de sağlığına özen gösterenler tarafından yoğun olarak kullanılıyor. Günümüzde en fazla kullanılan yapay tatlandırıcılardan biri olan aspartam üzerinde 200'ü aşkın bilimsel çalışma yapılmış ve yüksek dozlarda kullanımında dahi akut diyare gibi hafif atlatılan problemler dışında herhangi bir zararlı etkiye sahip olmadığı görülmüştür. Aspartamın kullanımı Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylıdır. 1939 yılında sıçanlar üzerine yapılan küçük çapta bir araştırmada sakarin içeren yapay tatlandırıcıların mesane kanserine yol açtığı saptandı. Ancak bunu izleyen çalışmaların hiçbirinde benzer etkiye rastlanmadı. Zaten bilim dünyasında hayvan modelinde karşılaşan bir durum insanlarda da aynen gerçekleşecek diye bir durum söz konusu değildir.
Dünya Sağlık Örgütü ADI değerleri ile (Acceptable Daily Intake) günlük alınmasına izin verilen miktarları saptamıştır. Örneğin aspartam için 40 mg/kg ADI değeri saptanmıştır. Yani gün içerisinde ağırlığınızın her 1 kg'ı için 40 mg aspartama müsaade edilmektedir. Bu da 70 kg ağırlığındaki bir kişi için (70*40)2800 mg aspartama eşittir. Örneğin X firmasının yapay tatlandırıcılarını ele alırsak; her bir tablette 18 mg aspartam bulunmaktadır. Bu kişi 1 gün içerisinde (2800/18) 155 adet tatlandırıcı kullanabilir. Hele ki daha düşük dozda (10 mg) aspartam içeren Y 'yi tercih ettiğinde (2800/10) 280 adet tatlandırıcı tüketebilir. Zaten bu miktarı tüketmek pratikte mümkün değildir. Bu yüzden hayatında beyaz şekere çok fazla yer veren insanların bunun yerine birkaç tablet aspartam almasında bir sakınca yoktur.
Pek çok kişi marketlerde alışveriş yaparken üzerinde E kodu gördükleri ürünleri rafa geri bırakıyor. Halbuki o kod, ürünlere eklenen gıda katkı maddelerinin belirli bir limite bağlı kalındığının kanıtıdır. Şimdilerde firmalar insanların bu hassasiyetini bildikleri için etiketlere E kodu yazmaktansa direkt olarak sitrik asit gibi kimsenin anlamayacağı dilden yazıyorlar. Halk arasında en zararlı gıda maddesi gözü ile bakılan E330 kodlu sitrik asit'in sebze ve meyvelerde bolca bulunan C vitamini olduğunu biliyor muydunuz? Eğer böyle bir etkisi olsaydı şuan yer yüzündeki herkes kanser olurdu.
Gıda katkı maddeleri aslında uygun şekilde kullanıldığında, yani izin verilen katkı maddesi, izin verilen besinlerde, izin verilen miktarlarda ve yasalara uygun şekilde kullanıldığında sağlık riskleri minimize edilmiş maddelerdir. Uygun gıda katkı maddeleri kullanımı ile hem ürün çeşitliliği artıyor, hem de besin kayıpları azaltılıyor. Bu yüzden tüketiciler mutlaka gıda katkı maddeleri konusunda bilinçlendirilmelidir.
Bunun gibi birçok doğru bilinen yanlışlardan korunmak için medyada şişirilen bazı haberlere inanmadan önce o yazının hangi kaynaktan sunulduğuna bir bakın lütfen. ”Dış Haberler” yazılarak kaynak gösterilmeden belirtilen pek çok haber asılsızdır. Seçici davranmak sizin elinizde. Bunun için beslenme uzmanınıza danışmaktan çekinmeyin.