KIŞ AYINIDA SAĞLIKLI OLMAK MÜMKÜN

30 okunma Şubat 2020

Şuan Türkiye’de malum en önemli gündem konumuz dünyayı kasıp kavuran enfeksiyon.. Bu son yıllarda zaten kış dönemlerinde hep bir değişik isimlerde hastalıklar ortaya çıkmaya başladı. Özellikle İskenderun’da kış ayını pek yaşayamasak da bu birkaç ay biraz sancılı oluyor. Bu günlerde danışanlarımda gözlemlediğim en büyük endişe; hastalıklardan korunmak için iyi bir şey yapalım derken yararlı bir gıdayı aşırı ya da yanlış tüketip bilmeden dengesiz beslenmeye yönelmeleri. O yüzden bu ay size hastalıklardan korunmak için ne yapmamız gerektiğinden bahsetmek istedim.

            Bu aylarda bağışıklık sistemimiz için antioksidanları içeren kış mevsiminin bize sunduğu sebze ve meyvelerden yararlanmak çok önemli. Özellikle C vitamininden zengin kış meyveleri olan mandalina, portakal, greyfurt ve kivi gibi meyveleri tercih etmeliyiz. Burada yapılan en büyük yanlışlardan biri meyvenin kendisini yemekten ziyade meyve suyunu tüketmek oluyor. Meyve suyu içildiğinde hem bizim için çok gerekli olan meyvenin posasını almamış, hem de gereğinden fazla kalori almış oluyoruz. Ayrıca meyve suları kan şekerini hızlı yükselttiği için çabuk acıkmamıza da neden oluyor. Burada küçük başka bir hatırlatma daha yapmak istiyorum. Özellikle ilaç kullanılıyorsa greyfurt suyundan kaçınmak gerekiyor. Greyfurt suyu bazı ilaçların etkinliğini azaltırken bazılarınınkini de arttırabiliyor. Bir diğer antioksidan olan A vitamini içinde kışın havuç, ıspanak, brokoli ve balkabağı çok iyi kaynaklardır. Salata ve sebze yemeklerini ana öğünlerinizde mutlaka bulundurmalıyız. Sebze yemeklerini pişirirken C vitamini kaybını azaltmak için, sebzeleri önce yıkayıp sonra büyük parçalar halinde doğramak, haşlama sularını dökmemek, düdüklü tencerede pişirmek ve taze olarak tüketmek gerekiyor. Salataları mümkün olduğunca tüketmeye yakın, büyük parçalar halinde doğramalı, sirke, limon gibi sosları da ekleyeceksek son anda ilave etmeliyiz. Bu C vitamini kayıplarını azaltacaktır. Magnezyum, selenyum ve çinko da bağışıklık sistemimizde etkili minerallerdir. Magnezyum ve çinko buğdayın embriyo kısmında bol miktarda bulunur bu yüzden tam tane ekmeklerini tercih etmek, çinko ve selenyumu bol içerdiği için balığa soframızda sıkça yer vermek, hem omega-3 kaynağı hem de antioksidan mineraller açısından beslenmemize katkı sağlayacaktır.

 

            Bir diğer önemli vitamin de D vitaminidir. Kemik ve iskelet sistemimiz için çok önemli bir vitamin olan D vitamininden günlerin kısalması ve havanın soğumasıyla beraber, bu aylarda mahrum kalmaya başladık. Çünkü D vitamininin en önemli kaynağı güneş ışınlarıdır. Ancak güneşten sonra en büyük kaynağı da balıktır. Doğa dengesini o kadar güzel kuruyor ki, bir kaynağı elimizden aldığında yerine hemen bir başkasını veriyor. Balık sezonunun da açıldığı bu mevsimde, sofralarımızda balığa en az haftada 2 kere yer verelim. Yalnız önemli bir nokta var. Balığı pişirirken yağ kullanmazsak, vücudumuz için çok yararlı olan omega-3 yağ asitlerini de almış oluruz. Balık pişirirken 1 tatlı kaşığı yağ kullanımı bile omega-3 yağ asitlerinin kimyasal olarak bozulmasına yol açar. Balık yiyip iyi yağlar aldığımızı zannederken aslında bu yağ asitlerini hiç almamış oluyoruz. Bu yüzden balık pişirirken hem kalorisini yükseltmemek, hem de omega-3 yağ asitlerini kaybetmemek için, yağsız ızgara gibi yöntemleri tercih etmek en iyisidir.

Her zaman dediğim gibi yaşamın her döneminde yeterli ve dengeli beslenme sağlığın korunması için esas nokta. Bu nedenle, bu saydıklarımızın yanında genel olarak daha önceki yazılarımda da bahsettiğim besin gruplarında bulunan çeşitli besinleri 2-3 ana ve 1-2 ara öğünde yeterli miktarlarda almalıyız.  Hepimize sağlıklı, dinç ve formda bir kış ayı diliyorum.