Tarihi Düzelten Adam

5 görüntülenme Ocak-2019

Hatay’ın Tarihini Araştıran En Deneyimli Eğitimcisi Mehmet Mursaloğlu- Bir Hatay Gönüllüsü
Sizce kentlerin tarihi insanlar açısından ne kadar önemli ve yüklendiği misyonlar nelerdir?
Tarihin üstlendiği misyon özellikle insanlar açısından son derece önemlidir. Çünkü tarih kendi içinde farklı farklı hikâyeler barındırır ve insanların hayatına nüfuz ettiği ölçüde amacına ulaşır. Sizlerle her gence örnek olacak, dur duraksız araştırmalarla geçen yaşamın sahibi Mehmet Mursaloğlu’nun Hatay tarihi üzerine yaptığı çalışmaları, ürettiği eserleri ve kitaplarını konu alan “Bir Gönül Söyleşisi” olarak nitelendirebileceğimiz röportajımızı paylaşacağız.
O ömrünü, Hatay tarihini hamaset yüklü süslemelerinden ve başta Batı olmak üzere yabancıların husumet dolu çarpıtmalarından arındırmaya adadı… İnsanların inşasında tarih algısının ne kadar önemli olduğunun bilinciyle hareket eden Mursaloğlu; kitaplarıyla özellikle Hatay ve dolayısıyla Türk tarihine, kültürüne önemli katkılar sunuyor. 
Otoriter, sevgisi kontrollü, akıllı ve yüreğinde öğretmenlik duygusu baskın bir kişiliği olan Mehmet Mursaloğlu’nu bir cümleyle ifade etmek istersek de, 'Hatay’ın tarihini araştıran en deneyimli eğitimcisi' diyebiliriz.
“Altmış yıl, yaşamı neşeli bir tevazu içinde kabul etmeyi öğretti bana” diyen Mursaloğlu’nun; çocukluğundan başlayarak günümüze kadar paylaştığı bilgiler gerçek anlamda belgesel niteliği de taşıyor. Şunu da rahatlıkla söylemek isterim ki; okuyucularımız insanoğlunun tarihin taşıyıcısı olduğuna dikkat çekilen bu röportajımızı okuduklarında bir yaşam öyküsünün yanı sıra Hatay tarihi hakkında karşılığını aradıkları birçok sorunun yanıtını bulacakları gibi ‘kaçınılmaz olarak’ yeni soruları da sormaya başlayacaklardır.
Bütün ömrünü okuma, araştırma ve sürekli yeni eserler üretmeyle geçiren, binlerce öğrenciyi yetiştirerek topluma kazandıran Mehmet Mursaloğlu ile gerçekleştirdiğimiz keyifli söyleşimizle sizleri baş başa bırakıyoruz.
HATAY TARİHİNE İLGİ DUYANLARIN AŞİNA OLDUĞU BİR İSİM OLARAK MEHMET MURSALOĞLU KİM?
1960 yılında Antakya da doğdum. Liseye kadar bu kentte okudum. 1978-1980 yılları arasında yabancı dil öğrenmek amacıyla İngiltere de hazırlık kurslarına gittim. Çukurova Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra 1985 yılında kendi mezun olduğum Antakya Özel Ata Lisesi’nde İngilizce öğretmeni olarak bana emek veren öğretmenlerimle birlikte görev yapma onur ve şerefini yaşadım. Sonra askere gittim. Genel Kurmay Başkanlığı’nın açmış olduğu imtihanı kazanarak Çankırı Astsubay Hazırlama Okulu’nda Teğmen olarak İngilizce öğretmenliği hizmeti verdim.
Askerden sonra yeniden Antakya’da aynı okulumda öğretmenlik mesleğimi sürdürdüm. Ancak öğrendiklerimi gelecek nesillere aktarmak, uzun soluklu bir şekilde dilediğim kadar çalışabilmek ve bildiklerimi paylaşarak ülkeme, bölgeme faydalı olabilmek en büyük hayalimdi. Bu hayalimi de 1990 yılında ortaklı olarak Özel İkem Lisesi’ni açarak gerçekleştirdim. Burada 2 yıl süresince hem kurucu ortağı hem de lise müdürü olarak hizmet verdim. Ardından İskenderun Anadolu Kız Meslek Lisesi’nde, eşim Bedriye Mursaloğlu ile birlikte öğretmenlik yaptıktan sonra 1994 yılında amcazadem Neşet Mursaloğlu’nun İskenderun’da Cezaevi olarak kullanılan yere babası adına yaptırdığı Şemsettin Mursaloğlu Lisesi’nde, Belen ve İskenderun Halk Eğitim Merkezleri’nde müdürlük yaptım. Bir dönem de Hatay Valiliği’nde İl Protokol Müdürlüğü görevini yürüttüm. 2014 Yılı’nda da Hatay Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı olarak hizmet vermeye başladım. Şuanda da Hatay Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire başkanlığı’nda Planlama ve Koordinasyon Şube Müdürlüğü görevini sürdürmekteyim. 2 çocuk babasıyım.
Gerçekleştirdiğim proje ve hizmetlerden dolayı TC Kara Kuvvetleri Komutanlığı 39 Mekanize Piyade Tugayı tarafından ‘Hizmet Madalyası’, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Sn. Metin Ataç tarafından ‘Onur Hizmet Plaketi’, İskenderun Deniz Üst Komutanlığı tarafından ‘Üstün Hizmet Belgesi’ ile onurlandırılma şerefine eriştim. Ayrıca adıma 18 Mayıs 2009 tarihinde 1- 462 numaralı hudut taşları arasında şanlı Türk Bayrağı Türkiye-Suriye hududunda dalgalandırıldı.
TBMM Başkanlığı öncülüğünde TRT’nin hazırladığı ‘Sancaktan Cumhuriyete Bir Ulusun Davası HATAY’, ‘Selanik’ten Dolmabahçe’ye ve HATAY’ belgesellerinde danışmanlık görevini üstlendim.  
Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurulu Atatürk Araştırma Başkanlığı’nın Hatay Haberleşme Başkanlığı, 39 Mekanize Piyade Tugayı Tarih Araştırma Grubu Proje Başdanışmanlığı, İskenderun Deniz Üst Komutanlığı Deniz Müzesi Koordinasyon Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı Ceza ve İnfaz Kurumları İzleme Kurulu Üyesi, Hatay Devlet Müzesi Koordinatörlüğü, Hatay Kültür ve Keşif Dergisi Danışmanlığı ve Yazarı, İskenderun Tema Sorumlu Başkanlığı görevlerinde de bulundum.  
NASIL BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİNİZ?
Enerjik ve mutlu bir çocukluk geçirdim. Yaz dönemlerinde çiftçilik yapan babamın yanında olurdum. Kırıkhan da ve Reyhanlı’daki tarlalara gider çalışanlarımızla birlikte tarlada yemeğimizi yer, onlarla pamuk toplamaya, yabani otları temizlemeye çalışırdım. O dönemde kuyudan çıkan karpuz çatlatacak kadar olan suyun soğukluğunu hiç unutamam.  Ayrıca ortaokulu okurken babamın yakın arkadaşı olan Uğur Akargöz’ün tuhafiye mağazasında yaz dönemlerinde çalıştım.
NEDEN ÇİFTÇİLİĞİ DEĞİLDE ÖĞRETMENLİĞİ SEÇTİNİZ?
Büyüdüğümde önümde iki yol vardı. Ya ailemin yolunda giderek çiftçi olacaktım ya da babamın çok istediği, Dünyanın en önemli mesleklerinden biri olan Anadolu insanına layık eğitimin verilmesi prensibini benimseyen öğretmenliğe yönelecektim. Özgüveni yüksek bir insan olarak beni yetiştiren ailemin de destekleri olduğu için ben eğitimci olmayı tercih ettim. 
HATAY TARİHİNE OLAN İLGİNİZ NASIL BAŞLADI?
Hatay’ın ilk ve tek Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in torunlarındanım. Ancak Hatay tarihi konusunda bilgi eksikliğim olduğunu askerde anladım. 1985 yılında Polatlı Topçu ve Füze Okulu’nda görev yaparken bölük komutanımız Hüseyin Şentürk (daha sonra İskenderun’da 39. Mekanize Piyade Komutanı olarak görev yaptı ve Tümgenerallikten emekli oldu ) bir gün odasına çağırdı. ‘Tayfur Sökmen senin neyin gelir?’ diye sordu. ‘Hatay’ın ilk ve son Cumhurbaşkanı’ dedim. ‘Onu biliyorum senin neyin gelir’ diye sorusunu tekrarladı. Akrabam olduğunu söyledim. Bana Hatay tarihiyle ilgili bazı sorular sordu. Maalesef açıklayıcı cevaplar veremedim. Komutanım gözümün içine baktı ve ‘Yazıklar olsun, Cumhurbaşkanının torunusun ama tarihini bilmiyorsun’ dedi. Çok utandım, yüzüm kızardı, ayaklarım titremeye başladı. Aslında komutanımın söyledikleri değil bir Hataylı olarak Cumhurbaşkanlığı yapmış ve Atatürk’ün önem verdiği isim olan Tayfur Sökmen’in torunu olarak tarihimizde önemli bir misyon ve vizyon taşıyan ailemizin değerlerini, yaptıklarını, verilen mücadelelerini tam olarak bilemeyişim zoruma gitmişti. Bir süre hiçbir şey konuşmadan bekledim ve komutanım ‘gidebilirsin’ deyince ‘Size şeref ve namus sözü veriyorum. Askerlik görevimi tamamladıktan sonra bu konuyu araştıracağım, kitap haline getireceğim ve matbaadan çıkan ilk kitabı da size getireceğim’ cümlelerini söyleyerek yanından ayrıldım.  
SONRA ÇALIŞMALARA NEREDEN BAŞLADINIZ?
Askerden sonra yeniden Antakya’daki Özel Ata Lisesi’nde göreve başladım. Bu süreçte evlendim. Ama aklımda sürekli komutanıma verdiğim söz vardı. Nereden başlayacağımı bilemiyordum. Elimde hiçbir donanımım, belgem yoktu. Önce aile büyüklerimle konuştum. Söylediklerim önceleri herkese hayal gibi geliyordu. Bu nedenle pek yardım göremedim. Ama bıkmadan, sıkılmadan inatla yolumda yürüdüm. Kütüphanelere giderek araştırmalar yaptım. Araştırmalarımı yurt dışına yönelttim. Suriye’nin Halep kentine giderek Türkmenlerle konuştum. Herkes anladı ki işe çok ciddi bir şekilde yaklaşıyorum. Akrabalarımın bana olan inançları arttı. Fotoğraflar, belgeler vermeye başladılar. Artık elimdeki bilgilerin, belgelerin ve fotoğrafların kitaba dönüşecek kadar yeterli olduğuna kanaat getirince ‘İskenderun Sancağı ve Türk Ordusu’ ismini verdiğim ilk kitabımı yayınladım. Bu kitabımı hazırlarken özellikle dönemin Hatay Valisi rahmetli Yener Rakıcıoğlu beyefendiden çok büyük destek gördüm.
ÇALIŞMALARINIZI YAPARKEN ZORLUKLARLA KARŞILAŞTINIZ MI?
Zorluklar yaşadım ama yolumu açan çok önemli olaylarla da karşılaştım. İskenderun’a konferans vermeye gelen Prof. Dr. Azmi Süslü beyin önerileriyle Ankara’da bulunan Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’na bağlı olarak Hatay Haberleşme Başkanlığı görevi verildi. Şemsettin Mursaloğlu Lisesi’nde müdür olarak hizmet verirken geçici görevle Ankara’ya Genel Kurmay Başkanlığına ATAM vasıtasıyla 6 ay süresince Hatay konusunda araştırmalarımı sürdürdüm. Bu dönemde tarih konusunda önemli araştırmalar yapan, kitaplar yazan profesörlerle tanıştım. Onlarla yakınlaşmam ufkumu, yolumu açtı. Uzman insanların elinde eğitildim diyebilirim. Genelkurmaydaki süreç bendeki aile ve devlet terbiyesini daha iyi pekiştirdi. O gelişmeler bana Allah’ımın bir lütfuydu. Sonrasında Tayfur Sökmen’in oğlu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliği de yapmış olan bu gün aramızdan olmayan dayım Murat Sökmenoğlu’nun ve akrabalarımın da destekleriyle meclisin arşivlerinden, kütüphanesinden faydalanma olanağını buldum. Bu arada elimdekilerle 4 kitap daha çıkarttım. Farklı kentlerde konferanslara konuşmacı olarak davet edilip katılmanın gururunu yaşadım.
ARAŞTIRMALARINIZDA İLGİNÇ FOTOĞRAF VE BELGELERLE KARŞILAŞTINIZ MI?
Evet elime inanılmaz derecede bilgi, belge ve fotoğraf geçti. Şuanda bende Hatay tarihiyle, ailemle ve birçok ailelerle ilgili yaklaşık 6660 adet kaynak mevcut. Suriye’de, Fransa’da, Beyrut’ta Hatay tarihine ait önemli resim ve yazılı belgeler elime geçit. Rahmetli Tayfur Sökmen beyefendinin Cumhurbaşkanı olduğu gün Hatay Meclisi’nde okuduğu yemin metni ile Cumhurbaşkanlığı kimliği Paris'te bir sarrafta satılırken ortaya çıktı. Onları satın aldım. Türk Ordusu’nun Hatay’a nereden ve nasıl giriş yaptığını ve 16. Avcı Uçak Koluna bağlı Tunuslu askerlerin yani Fransız lejyoner askerlerin çıkışlarını gösteren 16 dakikalık görüntülerini buldum. Bu belgeleri, fotoğrafları, tarih niteliği taşıyan eşyaları Devlet kurumlarımızla da paylaşarak birçok yanlış bilginin düzeltilmesini sağlamaya çalıştım. Amacım tarihimizin gelecek nesillerimize doğru bir şekilde aktarılmasıdır.
NE TÜR YANLIŞ BİLGİLER Dİ?
Bunlardan biri İskenderun’a 5 Temmuz günü giren Türk Ordusu’nun başında Binbaşı Süleyman Dinçer’in olduğu ortaya çıktı. Çünkü o dönemde ‘Albay Paşa’ diye bilinen Şükrü Kanatlı Paşayı kimse tanımıyordu ve girerken ordumuzun başındaki ismin o olduğu sanılıyordu. Elimizdeki belgeler bunu doğrulamıyordu.
Bir başka yanlışlık ise Atatürk’ün ‘Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman Elinde Esir Kalamaz’ sözündeydi. Son derece yanlıştır. ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ diyen o büyük insan Atatürk düşman kelimesini asla hiçbir yerde kullanmamıştır. Sadece, ‘Kırk Asırlık Türk Yurdu Ecnebi Elinde Esir Kalamaz’ demiştir. Bilindiği gibi ecnebi kelimesi yabancı anlamına gelmektedir. Bunu da Adana’ya geldiğinde Hatay Şenköy’de yaşayan ve Gazi Mustafa Kemal’i görmeye giden Ayşe Fitnat Hanıma söylemiştir. 15 Mart 1923 yılında Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ilk kez Adana’ya gelen Atatürk kendisine ‘Gazi Paşa bizi de kurtar’ diyerek bir şiir okuyan hanımefendiye buğulu gözlerle ‘şerefim ve namusum üzerine söz veriyorum Hatay’ı ecnebilerin elinde bırakmayacağım. Kırk Asırlık Türk Yurdu Ecnebi Elinde Kalamaz’ diyor.
1 Aralık 1937 de de Hatay ile ilgili çok şeyler söylendiği için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında yaptığı konuşmada ise, ‘gecemizi gündüzümüze kattığımız Hatay davası benim şahsi meselem olmuştur. Kırk Asırlık Türk Yurdu Esir Kalamaz’ şeklinde kurduğu cümlelerde bu kez ecnebi kelimesini de kullanmıyordu.
Yine araştırmalarım sırasında Hatay Devlet Marşı’nı buldum. Ablam kendi döneminde okullarda bu marşın söyletildiğini bana aktardı. 8 satırlık olan o şiire kitaplarımda da yer verdim.
Atatürk’ün İskenderun’a geldiği Karağaç’ta bir bahçede gezdiği söyleniyor. Kesinlikle böyle bir şey yoktur. Atatürk 3 kez Hatay bölgesine gelmiştir. O dönemde Erzin ve Dörtyol Adana’nın eski adı olan Seyhan Valiliği’ne bağlıydı. Bizim sınırımız Payas Hayıtlıkule bölgesinde son buluyordu. Hatay bölgesi o dönemde Misak-i Milli’nin dışında olduğu için Atatürk Dörtyol sınırlarını geçmemiştir. 
Atatürk 7-8 kişiyle Ulukışla da Pozantı kongresi yaptı. Herkes Erzurum, Sivas kongreleri ile Amasya tamimini biliyor. Oysa Pozantı kongresi Hatay içindi.
Önemli belgelerden biri de Cumhuriyet Balosu’nda Mustafa Kemal Atatürk'ün akılcı politikalarının ve politik manevralarının uzantısı olarak dönemin Romanya Başbakanı aracılığıyla gönderdiği mesajdı. O gün Atatürk dönemin Romanya Başbakanı’na, ‘ben topraklarımı büyütmek amacında değilim. Kimseden toprakta istemiyorum. Özbe öz Türk olan kardeşlerimize onları yalnız bırakmayacağıma dair bir sözüm var, onu yerine getireceğim. Ben şimdiye kadar yenilmedim yenilmem yenilirsem bir dakika yaşayamam’ sözünü söylüyor ve bunu da Fransız sefirine iletmesini istiyor. 
Bütün bu belgeler Atatürk’ün ne kadar büyük ve inanılmaz bir siyasi deha olduğunu da göstermektedir. Kimseyi kırmadan, incitmeden izlediği dışişleri politikalarıyla da kararlılığını ve dirayetini açık, net bir şekilde ortaya koymasını biliyordu. Zaten hünerleri ve büyüklüğü sayesinde Dünya liderleri onu ziyarete geliyorlardı.
ZİHNİNİZDEN KAZIYAMADIĞINIZ BİLGİLER NELER OLDU?
Beni en çok etkileyen belgelerden biri Atatürk’ün Hatay davası için kendi Hükümetine bile karşı gelerek İsmet Paşaya haber vermeden Ankara’dan Hatay sınırlarına doğru yolculuk etmesidir. Trenle gelirken tanınmamak için normal bir kompartıman kullanmıştır. 
Bir başka belge ise King-Crane Komisyonu’na aittir. Paris Barış Konferansı sırasında Türk topraklarının durumunu, Suriyelilerin ve Filistinlilerin I. Dünya Savaşı sonunda belirlenecek yeni sınırlara ilişkin görüşlerini saptamak üzere oluşturulan King-Crane Komisyonu, bu gün Hatay’ın ilçesi olan Belen’e gelmiştir. Heyet Hatay’ın Türkiye topraklarına katılabilmesi için yoğun çaba sarf eden bölgenin önde gelen isimlerinden Abdulgani Türkmen’e, ‘kimleri istersiniz’ diye soruyor. O da’ Türkleri’ cevabını veriyor. Heyettekiler, ‘Türkler gelemeyeceğine göre başka kimleri istersiniz’ diye sorusunu tekrarlıyor. Abdulgani Türkmen’de, ‘onlar bize gelmezlerse biz onlara gideriz’ cevabını veriyor.
Kendi ailemin paylaştığı ve arşivlere geçen önemli bir belgede ise Kadir dedemin ağabeyi Kemal Mursaloğlu’nun kızı Necla Mursaloğlu’nu kurban etmeye çalışmasıdır. Kemal Mursaloğlu, ‘Türk Ordusu’nu Reyhanlı topraklarında görürsem 7 çocuğumdan tek kızım olan kızımı onların önünde kurban edeceğim’ demiş. Nitekim ordumuz çiftliğimizin önüne geldiğinde Necla Mursaloğlu’nu yatırarak boğazına bıçağı dayamıştır. Ancak komutan Albay Şükrü Kanatlı buna izin vermeyerek Kemal beyin andını kabul ederek kararından vazgeçirmiştir. Boğazındaki yara ölene kadar geçmeyen halam Necla Mursaloğlu da bu olayı, yaşadıklarını göz yaşı içinde bizlerle paylaşırdı.
TAYFUR SÖKMEN BEY İLE ANILARINIZ VAR MI?
Tayfur Sökmen Beyi ilk defa 6 yaşında gördüm. Babam Kenan Mursaloğlu, annem Mediha Servet Mursaloğlu ve ablam Selvinaz ile birlikte İstanbul’un Şişli İlçesi’ndeki evine randevu alarak gittik.  Kapıyı çaldık frank giymiş ellerinde beyaz eldiven olan bir bey bizi karşıladı. Babam Tayfur beyi sordu. Şahıs çalışma odasında bir misafirinin olduğunu söyleyerek bizi salona aldı. Sonra Tayfur Bey yanımıza geldi. Çok düzenli, kılık kıyafetine dikkat eden bir insan olan Tayfur Bey; babama ve bana baktıktan sonra ‘Kenan bu sene bir şey ekmedin mi’ diye sordu. Babam da ‘ektim amca’ dedi. Aslında o cümledeki amaç bir şeylerin ekilip ekilmediğini öğrenmek değildi. O da ekim yapıldığını biliyordu. Çocuk olmama rağmen benim kısa pantolon giydirilerek karşısına çıkartılmamdı. Neden takım elbise, kravat giydirilmediğimi ve bunun onun için ne kadar önemli olduğu mesajını bu şekilde veriyordu. 
O ziyarette şunu da çok iyi hatırlıyorum; bana baktı elini başıma koydu ve sıvazlayarak anneme ‘Mediha kızım bu çocuk adam olacak’ dedi. 
Bu arada araştırmalarım sırasında onun ne kadar iyi, disiplinli bir Devlet terbiyesi aldığını da gördüm. Cumhurbaşkanlığı döneminde tüm Devlet dairelerine genelge göndermiş ve yanlarına gelen akrabalarına ayrıcalık gösterilmemesini, bunun yapılması durumunda da en ağır cezanın verileceğini belirtmiştir.
YENİ KİTAPLARINIZ OLACAK MI?
‘Milli Mücadelede Mursaloğlu Ailesi Kimdir?’ sorusuna cevap niteliğinde olacak 22. kitabımı hazırlamaya başladım. Ailemin verdiği mücadeleyi ve yaşadığı onuru, gururu bu kitabımda anlatmaya çalışacağım.
EĞER EĞİTİMCİ OLMASAYDINIZ HANGİ İŞLE MEŞGUL OLMAK İSTERDİNİZ? 
Küçükken asker veya avukat olmayı istiyordum. 
KENDİNİZİ YAZAR OLARAK GÖRÜYOR MUSUNUZ?
Ben bir yazar değilim. Çok iyi bir araştırmacıyım. Daha doğrusu çok iyi bir araştırmacı olmaya çalışıyorum.
SON OLARAK BAŞTA GENÇLERİMİZ OLMAK ÜZERE VERMEK İSTEDİĞİNİZ BİR MESAJ VAR MI?
Etrafımızda gördüğümüz her şey tarihsel bir sürecin ürünüdür. Çünkü tarih belgelere dayanılarak yazılır. Bugünü ve geleceği doğru yorumlamak için adımızı ve doğum tarihimizi neden bilmemiz gerekiyorsa, tarihi de aynı sebepten dolayı bilmemiz gerekiyor. Geçmişimizden iyi dersler çıkartmalıyız. Geleceğin insanının dünya kavrayışını etkileyecek olan tarih bilgisi hayata olan borcumuzu anlattığı gibi, bizi geleceğe de borçlu kılar. Tarih insani bir ihtiyaçtır, öğrenilmesi zaruridir. Dolayısıyla tarih demek; hayatın kendisi demektir. Tarihi öğrenmek demek, hayatı öğrenmek demektir. Tarihini iyi bilen bireylerin, toplumların istikballeri de çok parlaktır. Benim de ana amacım özellikle gençlere tarihimizi sevdirmektir. Çünkü hayattaki en değerli zaman dilimi gençlik yıllarıdır. Bunun için kendilerini çok iyi yetiştirsinler, sosyal medya da zaman öldürmek yerine tarihlerini, geçmişlerini öğrensinler. Biz büyük bir imparatorluğun bakiyesiyiz, Osmanlı torunuyuz, atalarımız dünyaya hükmettiler, ülke olarak bizim onları geçmemiz lazım, daha büyük işler başarmalıyız, bunun için de çok çalışmamız gerekiyor. Kendilerini iyi yetiştirsinler. 
Atatürk'ün şu sözünü de hatırlatmak istiyorum:
 “Tarih Yazmak, Tarih Yapmak Kadar Mühimdir. Yazan, Yapana Sadık Kalmazsa Değişmeyen Hakikat İnsanlığı Şaşırtacak bir Mahiyet Alır.” 
Ve kitaplarımda da yer verdiğim şu cümleyi de sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Verilmeyecek Şeyler Var Şeref Ve Namus Gibi; 
Verilmeyecek Türk Yurdu Verilmeyen Hatay Gibi. “     

Habere Ait Resimler