“Yeni yaşam kadınlar öncülüğünde kurulacak”
6 Şubat günü korkunç ve kâbus dolu bir sabaha uyandık. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, olmamalı da. Bu bakımdan bu tarih ülkemiz için bir milat olarak görülmektedir. Zaten bu süreçte alınan dersler bundan sonra eskisi gibi olmamamız gerektiğini de bize gösteriyor. Hatalarımızdan ders çıkarmalı, kaderciliğe yer vermeyen bir zihniyet dönüşümüyle hareket etmemiz gerçeğini de başarmak zorundayız. Hayatımızı bilimin ışığında şekillendirmeliyiz. Mesele sadece depreme dayanıklı binalar yapmak değil, zihniyetimizi de değiştirmemiz önemli. Bütün bu değişim ve dönüşümlerde kadınlar da erkekler kadar aktif olmalı. Bu süreçte en çok ihtiyacımız olan şeyin dayanışma olduğunu da gördük. Kayıpları geri getirmek mümkün olmasa da, yaralarımızı ancak dayanışma içinde sarabiliriz. Bölgedeki ekonomik faaliyetler durma noktasına geldiğinden kadınları tekrar ayağa kaldırmak, iş hayatına dahil etmek için hepimize çok iş düşüyor. Özellikle de deprem öncesi girişimcilikleriyle çok önemli başarılı çalışmalara imza atan kadınlarımızın öncü olmaları gerekmektedir. Depremin çıktılarını ve yarattığı tahribatı her yönüyle ve tam anlamıyla düşündüğümüzde, Türkiye ekonomisini nasıl derinden etkilediğini anladığımızda tekrar toparlanmamız için ne kadar çok çalışmamız gerektiğinin önemini daha iyi kavrayacağız. Bölgemizin özel sektörünü temsil edenler için, asıl mesai bundan sonra başlıyor. Yaralarımızı sararken depremden etkilenmiş şehirlerimizi, ihya ve inşa ederek tekrar ayağa kaldıracağız. Ancak toplumsal yaşamımızı, ekonomimizi, tabii ki en başta kentlerimizi, köylerimizi deprem gerçeğine uygun olarak yeniden tasarlamamız gerekiyor. Bu kapsamda, adeta ayakta binanın kalmadığı Antakya’yı terk etmeyerek çalışmalarını sürdüren, üretimini devam ettiren Fatma Önal Önlen’in yaşam öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyoruz. Fatma Hanım ile depremden bir ay önce röportajımızı gerçekleştirmiştik. Çok etkileyici bir yaşam öyküsüne sahip olan Fatma Önal Önlen’in başarı hikâyesi Şubat sayımızda paylaşılacaktı. Fakat ne yazık ki yaşanan deprem felaketi nedeniyle ertelemek zorunda kaldık. Bizler deprem yaralarımızı sarmaya başlarken, yaşadığı kenti ve işini terk etmeyerek mücadeleye devam eden genç girişimcimiz ile yeniden bir araya gelip, deprem sonrası düşüncelerini aldık. Haberimizin girişinde bu açıklamalarına yer verirken, diğer bölümlerde ise hiçbir değişiklik yapmayarak yeni sayımızın kapak haberi olarak sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyoruz. Aile yakınlarından birçok ismi, evini, işyerlerini, yakınlarını, iş süreçlerine katkıda bulunan ve çözüm ortağı olan müşterilerininden kayıpları olduğu için derinden sarsılan Fatma Önal Önlen; deprem sonrası yaptığımız görüşmede bizlere şunları söyledi: “Kayıpları geri getirmek mümkün olmasa da, yaralarımızı ancak dayanışma içinde sarabiliriz. Tekrar toparlanabilmemiz için çok çalışmalıyız. Depremden maddi manevi etkilenen insanlarımızın umudunu yeşertmek, öncelikle kadınlarımıza ilham olmaya devam edebilmek, toparlanma sürecini hızlandırmak ve acılarını hafifletmek için çalışmaya, üretmeye ihtiyacımız var. ‘Ülkemiz ve kadim şehrimizi eskisinden daha güçlü daha deneyimli şekilde ayağa kaldıracağız. Hepimiz elimizi taşın altına koyup hep birlikte yeniden küllerimizden doğacağız. Bundan sonra çok daha güçlü, çok daha cesur, çok daha dirençli olacağız. Cesaret ve güçleriyle her türlü zorluğa karşı dimdik ayakta duran deprem bölgesindeki kadınlarımızın önlerinde uzun bir yol var ve el birliği ile bunların üstesinden geleceklerine inanıyorum.”
“Bölgeyi ayakta tutmalıyız”
Deprem bölgesinden farklı illere göç etmiş gençleri, girişimcileri, nitelikli iş gücünü, çalışanları ve işverenleri de destekleyecek çalışmalar yapılması gerektiğini, bölgeye sağlanacak ekonomik yatırımlar ile, yeniden kalkınma sağlanarak göç edenlerin geri dönmelerinin de teşvik edilmesinin önemine de dikkat çeken Fatma Önal Önlen, “Depremden zarar görenlerin istihdamında, devletin vergi teşviklerinde bulunması, SGK işveren paylarında indirim ve destek uygulamaları işverenler için büyük bir önem arz ediyor. Burada acilen iş ortamı yaratılması gerekiyor ki gidenler geri dönebilsin. (Çünkü hepimiz biliyoruz ki Hatay halkı kendi şehri dışında bir yerde huzurlu olamaz.) Özellikle ailelerini kaybeden kadınlar geriye kalan aile bireyleri, yakınları için tam anlamıyla çırpınıyor. Zaman kaybedilmeden bölgenin yeniden yapılanması ve hayatta kalan insanlarımızın yeni bir umutla hayata sarılmasına olanak tanınmalıdır. Çok sayıda yakınımızı kaybettik ama yerimizi yurdumuzu terk etmeyeceğiz” diyerek, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Atatürk’ün, ‘Bir kadın değişirse, bütün dünya değişir…’ sözüne en çok bugünlerde sarılmalıyız. Görüyoruz ki, böylesine yıkıcı etkileri olan bir afette de kadın olmak daha zor ve omuzlarımızda ki yük çok ağır. Bölgedeki tüm kadınlara fiziki ve moral desteği sağlayarak, toplumsal iyileşmeyi hızlandırmalıyız. Girişimciler olarak bizim görevimiz ise yaraları sararken bölgede istihdam yaratıcı imkânlar oluşturmalıyız. Biz kadınlar, gücün simgesiyiz. Kadın hayat verendir, Kadın bir toplumu geleceğe taşıyandır. Bu zorlu günlerden sonra, dayanışmayı büyüten yepyeni bir yaşam yine kadınların öncülüğünde kurulacaktır. Krizleri fırsata çeviren girişimci kadınları da biran önce bu sıkışmışlıktan çıkarmalıyız. Hepimizi çalışmak iyileştirecektir. Eşit şartlar iyileştirecek… İçimizde ki karamsarlığın esiri olmayacağız. Geleceğin hayalini kurmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu günlerde geçecek. Yeter ki umudumuzu koruyalım. Biliyoruz ki ortak dayanışma içerisinde daha güçlü olacağız. Şirketlerimizin yolculuğunda her zaman olduğu gibi bundan sonra da eğitimin, deneyimin ve aklın gücüne inanarak ilerleyeceğiz.” Şimdi de size noktasına, virgülüne dahi dokunmadan yayına hazırladığımız haberimizi sunuyoruz. Sadece bir konunun altını çizmek istiyoruz. Fatma Önal Önlen, MYOFFİCE, Senfoni Kır Bahçesi, BEKO Mağazası deprem nedeniyle yıkıldığı için tüm mücadelesini ayakta kalan üretim tesislerinde veriyor.
Bu röportaj sizlere aşırı iyi gelecek içerikte:
Tutkularının izinden giden Fatma ÖNAL ÖNLEN
OOrtalık yangın yeri gibi. Bir tarafta ülkemizdeki diğer tarafta Dünyadaki siyasi ve ekonomi alanlarındaki baş döndürücü hızlı gelişmeler ve değişimler. Tüm bu olan bitenleri hayretle, dehşetle izliyoruz. Ancak hiç biri şahane kadın girişimcileri sizlere tanıtmamıza engel değil. Tam tersine, tenis topu gibi bir oraya bir buraya gidip gelirken, yürünmemiş yollarda yürüyen bu azimli kadınlar bize güç veriyor, umut veriyor... Bu sayımızda da kendi alanlarında fark yaratmış, başarılı ve iyi sonuçlar almış şahane bir kadın girişimciyle huzurlarınızdayız. Tüm başarı ve unvanlarının yanı sıra yüzlerce kişinin hayatına dokunan, paylaşmaya ve almadan önce vermeye değer veren bir isim Fatma Önal Önlen. Bence o tam bir gözü kara girişimci.. Kafasına koyup yapamayacağı şey yok. Liseyi bitirdikten sonra 19 yaşında evleniyor ve hemen soluklanmadan iş hayatına atılıyor. Üstelik Yıldız ve Mehmet Ali isminde boyundan büyük iki evlat yetiştiren bir anne olmanın mutluluğunu da yaşıyor. Bugün ise hayal ettiği her şeyi birer birer hayata geçiren, güçlü, azimli ve çevresine de enerji saçan şahane bir kadın olarak tanımlayabileceğimiz Fatma Önal Önlen, pozitif, deli gibi üretken ve kadın dayanışmasına inanan biri. Ondan etkilenmemek mümkün değil... “Bir kadın olarak beni en fazla güçlendiren ve kanatlandıran şey iş hayatına katılmam ve başarılı olmamdır. Başarı, benim için hayatın rengi ve zenginliğidir. İnsanı seviyorum. İnsan farklılıklarını seviyorum. Ne kadar değişik çevreden insana dokunursam, hayatımın o kadar renklendiğini fark ediyorum. İnsanların hikâyelerini merak ediyorum. Önemsiyorum” diyen, My Office Mobilyaları, Senfoni Kır Bahçesi ve son girişimi Beko Hatay Kadın Bayii olarak harika işlere imzasını atan Fatma Önal Önlen’in hikâyesini ve kendisi ile yaptığımız özel röportajı paylaşıyorum. Onunla zamanda yolculuk yaptık. Sakin ve samimi şekilde hayatını, çocukluğunu, yatırımlarını, sevinçlerini, kızgınlıklarını anlattı. Hikâyesini bizimle paylaşırken duygusal anlar yaşadı. Sonsuza kadar onu dinleyebiliriz, “Yeter ki anlatsın” diyeceğiniz Fatma Önal Önlen karşınızda...
KENDİ HİKÂYENİZİ ANLATIR MISINIZ? 6 Temmuz 1986 yılında 5 çocuklu ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldim. Altınözü’nün Hacıpaşa Köyü’nde Suriye sınırına sıfır nokta da bulunan tarımla uğraşan üretici bir ailede hayata hazırlandım. Babam Şemsiddin Önal ve Annem Esya Önal eğitim hayatımıza çok önem veren kişilerdi. Dedem rahmetli Mahmut Önal maddi imkânları yüksek olduğu için çocuklarının ve torunlarının mevcut tarlalarda ekip biçerek hayatını idame ettireceği görüşünde olduğundan özellikle kız torunlarının lise ve sonraki eğitim hayatlarının devam etmesine karşı çıkmasına rağmen, annem ve babam hiç kimseyi dinlemeyerek hepimizin üniversite okumasını sağladı. Hatta bu nedenle sadece toprakla, tarımla ilgilenilmesini isteyen babasıyla arasında kırgınlıklar dahi yaşadı. Kendi çekirdek ailemde ilk ticaretle uğraşan kişi ben oldum. BİRAZ ÇOCUKLUK YILLARINIZDAN BAHSEDER MİSİNİZ? Tarlalarımız Suriye sınırına sıfır noktasında olduğu için sadece izin belgesi olanlar bölgeye gidebiliyordu. Hala da öyledir. Bu nedenle ben oralara birkaç kez gidebildim. Ancak Hacıpaşa Köyü’nde büyük bir evimiz var. Burada ekili olan sebze ve meyvelerden topladım. Tabi çocukluğum süresince saklambaç, çelik çomak, gülle, ip atlama gibi bizim dönemin oyunlarından da oynadım. Yaramazlığım nedeniyle yüksek duvarlardan düşme tehlikesi dahi yaşadım. Çocukluk yaşlarımda traktör ve otomobil sürmeyi öğrendim.
EĞİTİM HAYATINIZ NASILDI? İlkokula çok erken yaşlarda başlamam nedeniyle 16 yaşımda liseyi bitirdim. Liseyi bitirdikten sonra eşim Ömer Bey ile evlendim. Aynı yıl Aydın Üniversitesi İşletme Bölümünü kazanabiliyordum. Ancak özel bir bankada görev yapan eşimin tayini çıkmayınca üniversiteye kayıt yaptıramadım. Ardından Anadolu Üniversitesi (Açık Öğretim) İşletme Fakültesi bölümüne yazıldım. Akademik eğitimin yanı sıra imkân buldukça MBA eğitimlerine katıldım ve katılmaya da devam ediyorum. İç Mekân Tasarım Eğitimimi tamamladıktan sonra bu alanda birçok eğitimler alarak kendimi yetiştirdim. Şimdilerde ise İstanbul Ticaret Üniversitesi Ekonomi ve Yeni Yaklaşımlar programıyla eğitim yaşantım devam ediyor İŞ YAŞAMINA NE ZAMAN ADIM ATTINIZ? Eşimin görev yaptığı bankadaki bir arkadaşının aracılığıyla her zaman büyük hayranlık duyduğum ve saygıyla andığım Renault Hatay Bayii’nin sahibi Nevzat Şahin Bey’in yanında halkla ilişkiler biriminde 2002 yılında iş hayatıma başladım. Geçen süreç içerisinde her departmanda görev yaptım. Burada insan ilişkilerinden, stoklamaya, grafik tasarıma, araçların dizaynına, satışa, belirlediğim hedeflere nasıl ulaşılabileceğime kadar birçok alanda bilgi sahibi oldum. Eğitimlere katılarak kendimi yaptığım işte geliştirdim. Çok değerli bir insan olan Nevzat Bey’in yanı benim için ticaretin okuluydu. İnanın onunla çalışmak iki üniversite bitirmeye bedeldi. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun, kendisi iş ahlakı, iş disiplini, iş sorumluluğu çok yüksek bir insandı. Çocuk sahibi olduktan sonra çok sevdiğim iş yerimden ayrılmak zorunda kaldım. ÇALIŞMA YAŞANTINIZ NASIL DEVAM ETTİ? 2008 yılında doğum iznindeyken Hyundai & Nissan Hatay Bayisi Arslanoğlu firmasından iş teklifi aldım. Farklı markaları tanımak ve işimde kendimi daha iyi noktalara getirmek adına teklif cazip geldi. Ancak yeni markada işe başlamadan önce Nevzat Bey’den de icazet alarak teklifi kabul ettim. NEVZAT BEYİN YANINDAN AYRILMAK ZOR GELMEDİ Mİ? Tabi ki karar vermek kolay değildi. Ama belirlediğim hedefleri düşündüğümde kendi gelişimimim için ‘evet’ dedim. Çünkü Renault’ta hemen hemen tüm birimlerde çalıştığım için daha fazla ilerleyemeyeceğimi, kendimi gelişemeyeceğimi düşünüyordum. Bu nedenle farklı bir iş yerinde farklı bir anlayışla, çalışma sistemiyle de tanışmak istedim. Yeni iş yerinde farklı departmanlarda da çalışarak kendime ve firmama ciddi katkılar sağladım BU ARADA NEVZAT ŞAHİN BEYİN YAKLAŞIMI NASIL OLDU? Her zaman hayranlık duyduğum, zarafet sahibi bir insan olan Nevzat Şahin Bey, aldığım kararı saygıyla karşıladığını belirterek başarı temennisinde bulundu. Öyle ki; işe girdiğimin haftasında rakip firma olmasına rağmen elinde çiçeğiyle hayırlı olsun ziyaretime geldi. Çok duygulanmıştım. O hareketiyle de beni yeni patronlarımın yanında yüceltirken kendisine karşı duyduğum saygıyı, sevgiyi bir kez daha ölümsüzleştirdi. Rahmet ile anıyorum.
YENİ İŞİNİZDE NELER YAPTINIZ? Yöneticilik deneyimlerimi yeni iş yerinde pekiştirme imkânım oldu. İşime inanılmaz sahiplendim. İyi bir satışçı oldum. Zor satılır denilen araçlara dahi müşteri bulmayı başardım. Yaptığımız araç satışlarıyla dereceler yaptım, ödüller kazandım ve dolayısıyla tatmin edici kazanç sağladım. Yurtiçi ve yurtdışı eğitimlerine katılma fırsatım oldu. Bu arada farklı sektörlerdeki önemli firmalardan iş teklifleri gelmeye başladı. Ancak kızımın okula başlama dönemine gelmesi ve çocuklarımla daha fazla ilgilenmem gerektiğini düşünerek şehir dışı seyahatlerinin de çok olacağını dikkate alarak gelen iş tekliflerini kabul etmediğim gibi yoğun tempodan dolayı da 2012 yılında işimden ayrıldım. SERÜVENİNİZ NASIL DEVAM ETTİ? Bir yandan çocuklarımla ilgilenirken diğer yandan hedeflerim doğrultusunda yapabileceğim iş arayışlarımı başlattım. Çünkü evde oturabilecek karakterde bir insan değildim. Arkadaşım olan Bürotime Bölge Müdürü ile bir görüşmemiz sırasında kendi sektörüne girmemi istedi. Aslında yabancı olduğum bir konu da değildi. Çünkü otomotiv sektöründeyken dizayn ve tasarım eğitimleri de alıyordum. Süreç hızla ilerledi ve Antakyalı yatırımcı bir iş insanının bayiliği almasıyla Bürotime firmasında kısa bir süre ara verdiğim iş yaşantıma yeniden başladım. Kuruluş aşamasında her türlü çalışmanın içerisinde yer aldım. Ancak yeni bir sektör ve yeni bir iş yeri anlamında gerçekten zorluklar yaşadım. Çünkü otomotiv sektöründe kurumsallığı öğrenirken burada aynı yapıyı, iş yapış sürecini göremiyordum. Mutsuz olduğum için de 6 ay sonra ayrılmak zorunda kaldım. KENDİ İŞİNİZİ KURMA SÜRECİNİZ NASIL BAŞLADI? Otomotiv sektöründeki 9 yıllık çalışma dönemimde özellikle kazandığım ek gelirler sayesinde ve eşimin de desteğiyle Antakya Çevre Yolu üzerinde kendimize bir ev satın almıştık. İşte bu ev bizim elde ettiğimiz başarımızın, gelişimimizin temelini oluşturdu. DETAYLANDIRIR MISINIZ? Arayışlarımı sürdürürken mobilya sektöründeki iki ayrı firmanın bayiliğini aldım. Ancak bütün bu çalışmaları yaparken elimde nakit diyebileceğim bir param yoktu. Bunun üzerine yılların birikimiyle aldığımız evimizi satmaya karar verdim. Tabi bu süreçte en büyük desteği eşim Ömer Önlen verdi. Konuyu ona açtığım da ‘böyle bir karar aldıysan mutlaka bir bildiğin vardır. Her zaman yanındayım’ diyerek sonsuz destek olduğunu benimle paylaştı. Ancak ev satışından elime geçen paranın bir bölümü kiraya ve içerisine alacağımız eşyalara gidince sermayem yine yetersiz kalıyordu. Bu kez önce KOSGEB, sonra da Avrupa Yatırım Fonu’nun Ziraat Bankası’nın kadın girişimcilere verdiği kredilerinden yararlandım. Bütçemi tamamlayınca da 2013 yılının Kasım ayında da Antakya Anemon Otel karşısında kiraladığım iş yerinde MyOffice ismini verdiğim markam ile kendi işimi kurdum.
Devamı Derginiz Rapor'da