Yaşadığımız dünya, yorucu, yıpratıcı, nankör ve sürekli çaba gerektiren bir yer. Karşılığını asla vermeyen bu Dünya da sonuçları belirsiz konulara yatırım yapmaktan, fazlasını vermekten yoruluyoruz. Hatta kazandığımızın çoğunu kaybedebiliyoruz. Tutulmamış sözler, söylenen yalanlar, birbirimize sunduğumuz belirsizlikler nedeniyle parçalanıyor, un ufak oluyoruz. Yeniden deneyecek şevki bulamıyoruz. Gerçek şu ki hepimiz, yorgunuz. Kötüyü de aptalı da oynamak istemiyoruz. Risk almamız gerekiyor; ancak her şeyin ters gitme ihtimallerini düşünerek girişimlerde bulunmaktan korkuyoruz. Yeniden başlamak, çok ürkütücü geliyor. Kaç kez daha baştan başlayabileceğimizi bilmiyoruz. Şöyle de bir gerçek var ki: her zaman cömert olmayan dünya da, düşündüğümüzden çok dayanıklıyız.
Hepimizin sevgi verebilme, umuda sahip olabilme, tutkuyla hareket edebilme kapasitemiz daima var. Tek eksiğimiz, kendi yolumuz üzerinde, bu hareketlerin karşılığını görebileceğimiz noktaya varana dek yürümeyişimizdir. Hemen sonuca ulaşmak istiyoruz. Yoksa pes ediyoruz, hayal kırıklığına uğruyoruz. Yorgunluğun, bizi durdurmasına izin veriyoruz. Cesaretimiz kırılıyor.
Oysa takdir ettiğimiz insanların hayat hikâyelerini dinlediğimizde, hayallerinin peşindeyken, tamamıyla yenik hissettikleri zamanlardan da geçtiklerini görüyoruz. Ama ne olursa olsun tökezlemelerin, onları, hayallerine ulaşmaktan alıkoyamadığını anlıyoruz. Onlar pes etmeye yaklaştıkları an da içlerinden geldiğince bir kez daha denediler. Koşmaya devam ettiler. Sessizce büyük değişimlerin peşinden gittiler. Çok fazla yoruldular ama büyüdüler. Umut dolu oldukları için tüm yorgunlukları bitti. İyimserlikleri de ödüllendirildi.
Bu ay yaşam öyküsünü sizlerle paylaşacağımız Cihan Yıldırım’da hayatının büyük bölümünü sessiz yaşayanlardan. Ömrü boyunca durmadan çalışan ve yaptığı dikkatli seçimler sonucunda yakaladığı değişimler sayesinde ihtiyacı olan gelişimin ve yenileşmenin yolunu kendisine açan iş insanı. “Her bitiş yıkım değil aslında bir başlangıç, hayalini kurduğumuz şeyleri gerçekleştirmek için bir fırsat. Bazen başarı için bütün şartları taşırsınız ama doğru yer, doğru zaman, ilişkiler, hatta şans gerekebilir. Ancak gün gelir, şans da şansızlıkta yorulur. Bu yüzden ne engellere üzülelim, ne de fırsatlara çok sevinelim. Sadece hedefimize odaklanıp işimizi yapalım. Çünkü kendine güvenenler her yerde başarılı olur” diyen Yıldırım, yaşadığı olumsuzlar nedeniyle dönüm noktası olarak kabul ettiği 2015 yılından sonra kendisi dâhil hiç kimsenin vazgeçilmez olmadığına inanmaya başladığını söyledi ve ekledi:
“Yeni kararım sayesinde bu günlere ulaşmayı başardım.”
Kapak röportajı için konuk ettiğimiz Cihan Yıldırım ile yaşamını, hayallerini, firmalarının gelişimini, sektörde elde ettikleri başarılardan güncel gelişmelere ve geleceğe kadar birçok konuda harika bir röportaj gerçekleştirdik. Değerli cevapları için şimdiden teşekkür ediyorum.
Keyifli okumalar dileriz!
KENDİNİZDEN VE BUGÜNLERE GELİŞ SÜRECİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?
1977 yılın da ailemin üç çocuğunun en büyüğü olarak İzmit’te dünyaya geldim. Çok erken yaşta demir çelik sektöründe çalışma hayatına başladım. Bu gün 80 yaşında olan Aksaray doğumlu babam Hilmi Yıldırım, uzun yıllar dedem Cafer Yıldırım ile birlikte Alayhan Köyü’nde çiftçilik yaparmış. Ancak askerden sonra kendi işini yapmak, kendini özgür hissetmek, kendi ayaklarının üzerinde durmak isteyen babam, Aksaray’da kahve dükkânını açarak ticarete ilk adımını atmış. Evin tek erkek evladı olan babam yaptığı işi sevmeyince İstanbul’a gitmeye karar vermiş. Tabi dedem engel olabilmek için çok çaba sarf etmiş. Ancak verdiği karardan vazgeçmeyen Hilmi Yıldırım, önce Hereke’ye giderek tarlalarda çalışmaya başlamış. Ardından hayallerinin peşinden gitmeyi kafasına koyduğu için bir yıl kadar sonra da İstanbul yollarına düşmüş. ‘Sudan çıkmış balık’ gibi ‘ne iş yapabilirim’ diye arayış içerisinde Tahtakale yollarını arşınlarken bir köylüsüne rastlamış. Sohbet sırasında çalışmak istediğini söylediği arkadaşı ‘ben eskicilik yapıyorum. İstersen sen de benimle gel’ önerisinde bulununca o da hiç tereddüt etmeden sırtında çuvalla sokak sokak gezerek hurda ve eski eşyalar toplamaya başlamış. Yaptığı satıştan iyi para kazanmaya başlayınca da bu işi sürdürmüş. Tahtakale’de çok güzel bir çevre edinmiş. Özellikle o bölgedeki esnaflardan işin inceliklerini öğrenmiş. Kendine özgüveni artan babam İstanbul dışındaki illere de giderek hurda alımı yapmaya başlamış. Bu sayede para ve çevre anlamında ciddi kazanımlar elde eden babam, 1974 yılında yeniden döndüğü İzmit’te Kandıra sapağında işini devam ettirmiş.
SONRA NELER YAPMIŞ?
Burada maden hurdacılığı işine de giren ve işletmesini büyüten babama hurda verdiği fabrikaların sahipleri, ikinci kalite boruların satışını yapması teklifinde bulunmuşlar. Malzemelerden örnekler alarak Türkiye’yi karış karış dolaşan Hilmi Yıldırım, ürünlere ilginin çok olduğunu görünce ikinci kalite boru satışına ağırlık vermiş. İleriki süreçlerde profil malzemesini de ürün portföyüne katmış. Kazanımları ve kapasitesi artıkça da yeni arayışlara girmiş. İzmir Aliağa’daki tersanede ortaklı olarak satın aldığı işletmeyle gemi söküm işine başlamış. 1993 yılında ise hurdacılıktan çıkarak tamamen ikinci kalite malzeme satışına yönelen babam, hızlı bir büyüme yakaladığı için mevcut 1500 metrekare yerin yetmediğini görünce Gölcük Yolu üzerinde satın aldığı 10 dönüm arazi üzerinde işlerini daha geniş alanda devem ettirmiş. Tabi sonraki yıllarda mevcut alanımızı da üç dört kat büyütürken, teknolojik gelişmelere de uyum sağlayarak yaptırdığı kapalı depoların içerisine vinç ve ekipmanlar alarak çalışma tempomuza hız katmış, kalitenin artmasını sağlamış.
SİZ ÇALIŞMA YAŞANTISINA NE ZAMAN ATILDINIZ?
1990 yılında iş yerimizde bir fiil kardeşlerimle birlikte çalışmaya başladım. Çok yoğun iş tempomuz içerisinde her birimde yer aldım. Hafta sonları, bayramlar dâhil sürekli çalışırdım. Hurda ve demir de yüklerdim, iş makinaları da sürerdim, araçlarla gelen hurdaların boşaltımını da gerçekleştirirdim. İzmit’ten İstanbul’daki fabrikalara kamyonlarla hurda da taşıdım. İşler insan gücüyle yürüdüğü için saclar ve demirler ellerimi keserdi. Bu nedenle avuçlarımda çok fazla dikiş izi vardır.
BABANIZ İŞYERİNDE SİZLERE YAKLAŞIMI NASIL OLURDU?
Babam çok disiplinliydi. Çalışırken babamın sesini duyduğumuzda deve kuşu gibi kafamızı nereye sokacağımızı şaşırırdık. Hiçbir zaman bize patron oğlu imajını verdirtmedi. 17 yaşındayken tahsilatlara, bankalarda işlem yaptırmaya gönderirdi. İş gezilerinde, müşteri ziyaretlerinde, özel sohbet toplantılarında sürekli beni yanında götürürdü. Ondan insan ilişkisini, pazarlamayı, satışı yani işlerin nasıl yürütüldüğünü öğrendim. Bu gün yakaladığım başarının altında o yılların verdiği tecrübe ve bilgi birikimi vardır. Bizlere her zaman da ‘büyüdükçe küçülmeyi bilin’ diyen babamdan Allah razı olsun.
HİÇ ÇOCUKLUK YAŞAMADINIZ MI?
Bu sorunuza rahatlıkla çocukluk yaşamadım diye cevap verebilirim. Bisikletim olmadı, top oynamadım. Yani hiç mahalle oyunları bilmem. Sadece okulda ders dışı saatlerde arkadaşlarımla oynardım. Gençlik yıllarımda da sosyal hayatım hiç olmadı. Kendimi bildim bileli hep çalıştım. Bu tempom askere gidinceye kadar devam etti.
ASKERDEN SONRA NELER YAŞADINIZ?
Vatani sorumluluğumu yerine getirdikten sonra yine aynı koşuşturmaca başladı. Bu kez beden işçiliği yerine ofiste muhasebe, finans, alış, satış gibi konular üzerinde görev aldım. Türkiye’deki birçok boru fabrikasının ikinci kalite ürünlerini pazarlarken 2007-2008 yılları arasında yassı çelik galvanizli sac ürünlerinin alım satım işine girdik. Talep çok fazla olunca da Avrupa ülkelerinden ürün ithalatına yöneldik. Bu alanda genişleyen müşteri pörtföyümüz sayesinde marka isim haline geldik. Ancak 2012 yılında aldığım ani bir kararla kendi işimi kurabilmek amacıyla demir çelik sektöründe Dünya da önemli bir yeri olan ve müşteri ziyaretlerimden dolayı iyi bildiğim İskenderun Bölgesi’ne geldim.
AİLENİZ BU KARARINIZI NASIL KARŞILADI?
Babam aynı dedemin kendisine yaptığı gibi gitmemin doğru olmayacağını söylerken, annem Bahar Yıldırım, kardeşlerim İsmail ve Sinan’da aile şirketimizi olumsuz etkileyeceğini belirterek endişelerini dile getirdiler. Ama ben kararlıydım ve cebimdeki küçük miktar parayla yarına olan umudumu yüreğime akıta akıta kendi otomobilimle hayallerime kavuşabilmek için gurbet yollarına düştüm.
İLK OLARAK NEREDEN BAŞLADINIZ?
Suskun, içim burkularak ailemin yanından ayrıldım ancak yıllarca kurduğum hayaller beni o daldığım derinliklerden çıkabileceğim umudunu içimde yeşertiyordu. Önce Dörtyol Yeşilköy civarlarından depo tuttum ve Yıldırım Acar ismini verdiğim firmamı kurdum.
SERMAYESİZ BİR ŞEKİLDE İŞİNİZİ NASIL KURDUNUZ?
Gerçekten duamdan, sevdamdan, sabrımdan başka hiçbir şeyim yoktu. Yine de umutsuz değildim. Kendime olan inancım nedeniyle başaracağıma içtenlikle inanıyordum. Tuttuğum deponun tadilatını yaptırdığım sırada babamın 40 yıllık dostunun oğlu benimde arkadaşım olan Kemal Bey hatırımı sormak için aradı. Onunla düşüncelerimi paylaşınca ortaklı bir şekilde iş yapabileceğimiz teklifinde bulundu. Şaşkınlık içerisindeydim. Ama ona ‘ben de para yok iş gücü var’ deyince ‘önemli değil” dedi ve hiç zaman kaybetmeden Dörtyol’a gelerek ortaklı olarak şirketimizi kurduk. Ancak 6 ay sonra Kemal Bey özel nedenlerden dolayı ayrılmak zorunda kalınca aynı şirket ismiyle yoluma devam ettim.
ZOR OLMADI MI?
Sektörün içinde küçük yaştan itibaren yer aldığım için zorlanmadım. Çok yoğun bir tempoyla ekibimle birlikte çalışmaya başladım. İkinci kalitede 1500-2000 ton arası ürün ayrıştırması ve paketlemesi yapmamızın yanında yurt dışından ithal ettiğimiz aylık 1000 tona yakın galvanizli ürünü iç piyasaya satıyorduk. Kurduğumuz boy kesme ve trapez hatlarımız sayesinde müşteri taleplerini rahatlıkla yerine getirebiliyorduk. Bu süreçte benimle yol yürüyen, özveriyle çalışan takım arkadaşlarımın fedakârlığını da belirtmek istiyorum. Her şey iyi gittiği için mevcut yerimiz dar gelmeye başlayınca arazi arayışlarına girdim. Çünkü gelişen teknolojiye uygun şekilde çalışan fabrikamı kurmak istiyordum. İşte tam bu süreçte kardeşim Sinan benimle birlikte çalışmak için yanıma geldi. Onunla büyüme hedeflerimi paylaşınca ‘abi bizim Aksaray OSB de yerimiz var. Yeni fabrikayı niye oraya yapmıyoruz’ dedi. Cazip gelen bu teklif üzerine 43 bin metrekare büyüklüğündeki arazimize yaptırdığım 16 bin metrekare kapalı alana fabrikamızı kurdum. Galvanizden şekillenmiş bütün ürünleri satın aldığımız son teknoloji makinalar sayesinde direk üretebilecek konuma gelecektik. Ancak beklenmedik bazı özel nedenlerden dolayı bir an da maddi sıkıntıya düştüm ve fabrikayı satarak İzmit’e eşim ve çocuklarımın yanına döndüm.
TOPARLANMANIZ NASIL OLDU?
Evde ne yapmam gerektiği konusunu düşünürken baba dostu bir iş insanı ziyaretime geldi. Onunla sohbet ederken bana söylediği ‘Sen itibarını değil, paranı kaybettin. Şimdi nerede başladıysan oraya döneceksin ve beyaz bir sayfa açarak yeniden sıfırdan başlayacaksın’ cümleleri yaşamımın dönüm noktalarından biri oldu. Çünkü söylenen her kelime, her harf doğruydu ve beni derinden etkilemişti. Hiç zaman kaybetmeden ertesi günü ailemle birlikte altı ay sonra Dörtyol’a gelerek yeniden dümenin başına geçtim. 2016 yılında oğlumun ismini koyduğum Cesur Metal şirketimle küllerimden doğmuş bir şekilde aynı adresimde çalışmaya başladım. 2018 yılına kadar beni zor günlerimde hiç yalnız bırakmayan tüm benlikleriyle çalışan ekibimle birlikte çok ciddi büyüme yakalayarak eski kapasitelerimize ulaştık. Bu arada Çorum’un itibarlı, güvenilir ve demir çelik sektörünün duayen isimlerinden iş insanı Fevzi Şenöz ile iş birliği yapmaya başladım.
BİRLİKTELİĞİNİZİ NASIL YÜRÜTÜYORSUNUZ?
Kardeşlik bağı güçlü bir duygudur. Kardeşlik kavramı sadece kan bağından ibaret değildir. Birliktelik dayanışmayı da temsil eder. Bu nedenle ki Fevzi Bey ile biz ‘Kan kardeşliği değil, kader kardeşliği oluşturduk.’ Onunla kardeş kadar yakın, dostluğu, birlikteliği, dayanışmayı öncelik sayarak yolumuzda koşar adım gidiyoruz. Karşılıklı güven, yardımlaşma, düşeni ayağa kaldırma gibi kavramlar anlayışıyla kader dostluğumuza devam ediyoruz. Fevzi Bey ile geleceğe doğru yol aldığım için kendimi çok ama çok şanslı görüyorum.
ŞİMDİ DE NELER YAPTIĞINIZI ANLATIR MISINIZ?
Fevzi Bey ile yurtdışında sac ithal ederken Cesur Metal olarak boru profil satışı yapmayı sürdürdük. Bu arada kurduğumuz trapez hattımız ile müşterilerimizin siparişlerini hızla yerine getirmeye çalıştık. Her şey yolunda giderken bu kez beni olumsuz etkileyen sağlık sorunlarımla mücadele etmeye başladım. 2019 yılında kalp ameliyatım nedeniyle 4 ay işime gelemedim.
SIKINTI OLMADI MI?
Bu süreçte A takımı diyebileceğim ekibim yine çok titiz çalışarak işleri ben varmışım gibi yürüttüler. Açıkçası bu dönem benim yaşama bakış açımı, vizyon ve misyon anlayışımı da değiştirdi.
NASIL YANİ?
Bazen problemler, sıkıntılar vb. nedenler yüzünden hayata karşı daha olumsuz bir bakış açısı geliştirebilirsiniz. Çünkü bazı durumlarda pozitif kalabilmek gerçekten de zordur. 2015 yılında yaşadığım sıkıntıların sonucu olarak yaptırdığım kalp ameliyatı hayata farklı bir pencereden bakmaya başlamamı sağladı. Zorlandığım veya engel gibi gördüğüm konuları kendime zarar vermeden çözebilmem gerektiğini, beni bunaltan problemlerin üzerinde kontrol sahibi olarak yaşam enerjimi geri kazanabilmemin ne kadar önemli olduğunu anladım. Bu nedenle yapacağım hangi iş olursa olsun bilgi sahibi olarak, derinlemesine araştırma yaparak ve entelektüel birikim sağlayarak kendimi geliştirme yolunu seçtim. İçimde kendime haksızlık etmeme neden olacak ne kadar olumsuz düşünce olursa olsun; hepsini yok saymaya, bir kenara bırakmaya çalışıyorum.
BU BAKIŞ AÇISIYLA İŞİNİZDE NASIL BİR YOL İZLEDİNİZ?
İşbirliği içerisinde olduğum Fevzi Şenöz ile birlikte Şenöz Cesur Metal ismini verdiğimiz ortaklı şirketimizi kurduk. Ardından satın aldığımız 15 bin metrekarelik arsamız üzerine 11 bin metrekare kapalı alan inşa ederek Çelik Servis Merkezimizi kurduk. Geçen yıl Haziran ayından itibaren çalışmaya başlayan fabrikamızı son teknoloji makinalarla donattık.
BİRAZ DETAY VERİR MİSİNİZ?
Tesisimizde eni 2050 olan rulo açıcısı ve sarıcısı, 30’ar tonluk dilme hattı, eni 1650 olan rulo açıcısı, 30’ar tonluk boy kesme makinalarımız yer almaktadır. Galvanize entegreli makinelerimiz sayesinde 21’likten 101’liğe kadar, 20x20 den 80x80’e kadar kutu profilde tüm ara ölçüler dâhil müşteri taleplerimizi rahatlıkla karşılayabilmekteyiz. Kaynak yerine ısıl işlem ardından galvaniz püskürtmesi yapabilen boru profil makinamız, sac şekillendirmesi yapabilen trapez ve sinüs oluk hattımız da bulunmaktadır. Şuanda Şenöz Cesur Metal aylık 4500-5000 ton arası galvanizli mamul ve yarı mamul satışı sayesinde piyasalar da etkili bir oyuncu olmuştur. Bu rakamlara boru ve profil ürünlerinin satışları dahil değildir. Cesur Metal firmamız da kurulduğu günden itibaren oluşturduğu sisteme uygun olarak faaliyetlerine devam etmektedir. Bu firmamızla aylık 2000 ton kadar ikinci kalite boru profil satışı yapmaktayız. Biri Hollanda’da olmak üzere Avrupa’nın iki ülkesine kurduğumuz şirketlerimizle de bu pazarda da söz sahibi olduk. Şuanda Hollanda da ülkemizden ihraç ettiğimiz galvanizli sacları şekillendirebildiğimiz tesisimiz sayesinde AB ülkelerinin ihtiyacı olan ürünleri satabiliyoruz.
HEDEFLERİNİZDEN DE BAHSEDER MİSİNİZ?
Cesur Metal olarak ilk etapta hedeflediğimiz yıllık 50 bin ton satış rakamını yakalamak istiyoruz. Şenöz Cesur Metal’de ise 2022 yılı sonuna kadar 25 bin ton sacı işleyerek ihracat gerçekleştirmek ve almayı planladığımız yeni makinalarımızla da üretim gücümüzü arttırmayı planlıyoruz. Galvanizli sac sektöründe global bir firma olabilmek hedefiyle ihracatta, üretimde, ürün satışlarında çıtamızı sürekli yukarılarda tutuyoruz. Büyümemize paralel olarak hem Türkiye’de hem de AB ülkelerinde kurmayı düşündüğümüz yeni tesislerimiz için de daha geniş alanlar için arayışlarımız devam etmektedir. Bir başka hedefimiz de sera kurulumlarında ihtiyaç duyulan malzemelerin tedarikçisi olabilmektir. Bu amaçla fuarlara daha fazla katılım sağlamaktayız.
NEDEN AVRUPA ÜLKELERİ?
Avrupa’ya gerçekleştirdiğim iş seyahatlerim sırasında bazı sac ürünlerine yoğun talep olduğunu gördüm. Gerçekleştirdiğimiz Pazar araştırması sonrası hemen girişimlerimi yaparak iki AB ülkesine şirketimi kurdum. Gelecek yıllarda bu pazarlarda etkimizi arttırmamızı sağlayacak plan ve projelerimizi de hazırlıyoruz.
ŞUANDA HEDEFLERİNİZİN NERESİNDESİNİZ?
Yaşadığım sıkıntılardan kazandığım tecrübeler sayesinde hedeflerime daha sağlam adımlarla yürüyorum. Şuanda hedeflerimin yarısına dahi gelemediğimi söyleyebilirim. Geçen 3 yıl içerisinde vizyon ve misyon hedeflerimiz doğrultusunda şirketlerimiz içerisindeki yapılanmamızı tamamladım. Özellikle ihracat pazarlarında söz sahibi olan Global bir firma olacağımıza olan kuvvetli inancımız sayesinde tüm ekibimizle geceli gündüzlü çalışıyoruz.
SORUNLARLA NASIL BAŞEDİYORSUNUZ?
“Bu hayatta yıkılma, yorulma lüksüm yok’ diye kendime ilke edindiğim söz beni her zaman güçlü tutmuştur. Tabii ki; sorunlar çıkacak ve çözüm insanı olarak geçmişten gelen iş tecrübemle bir şekilde her şeyin üstesinden geliyorum. Takıldığım yerde akıl aldığım, danıştığım, yol gösteren büyüklerim var. Onlar da parayla satın alamayacağınız bilgilerini, tecrübelerini paylaşarak yol gösterici oluyorlar.
Başarısız olursam da pes etmeden, illaki her sorunun bir çözümü vardır diyerek başarıya ulaşana kadar tekrar deniyorum. Bizleri heyecanlandıran projeleri ekibimle birlikte yaşama geçirmek için var gücümüzle çalışıyoruz.
KURUMSALLAŞMAYLA İLGİLİ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Kurumsallaşmayan firmalar yıkılmaya mahkûmdur. Şirketlerde koltuk veya bayrak savaşı olmamalıdır. Bu nedenle temelleri sağlam atılmış, yapılanmasını tamamlamış, sürekli büyümeye odaklı ve nesillerce ismini yaşatabilen firma olabilmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Çocuklarıma da bunu aşılama gayreti içerisindeyim.
SİZ ÇOCUKLARINIZI NASIL YETİŞTİRİYORSUNUZ?
Hz. Ali "Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı çağa göre yetiştirin" demiş. Çocuklarımız hayatta yürümeyi de, ayakta durmayı düşe-kalka öğrenecekler. Hata yapmayan öğrenemez. Yaratılmışların en mükemmeli olan insan hiçbir meziyete doğuştan sahip değildir; ama her yeteneğini kazanmaya müsait kabiliyete sahiptir. Güven duyduğumuzu, onlara sorumluluğu olan yetkiler tanımakla pekiştiririz. Becerilerinin gelişmesi için, yapabilecekleri konularda, yanlışlıklarını peşinen kabullenip düzeltmeyi göze alarak görev vermeliyiz. "Dur yapamazsın..." zihniyeti ile bir yere varılmaz. İnsan hangi mükemmele birden ulaşmıştır ki?.. “Yanlış yaparsın" diye başlatmak doğru değildir. Çocuklarıma başaracaklarına inandığım konularda sorumluluklar vererek ‘güven’ hislerinin gelişmesini sağlamaya çalışıyorum.
ZOR GÜNLERİNİZDE EN BÜYÜK DESTEKÇİNİZ KİMLER OLDU?
Eşim Funda Hanım benim en büyük destekçimdir. O her zaman dimdik yanımda oldu.
Allah ondan razı olsun. İnanın çocuklarımın büyüdüğünü dahi göremedim. Onlara benim yokluğumu aratmamak için çok çaba sarf ediyor. Bana neleri başardığımı söyleyerek bundan sonra da rahatlıkla her şeyi başarabileceğimi sürekli ifade ederek motive ediyor. Onun verdiği güç ile koyduğum hedeflere doğru koşuyorum. Tabi konuşmamız boyunca vurgulamaya çalıştığım ekibim beni bu günlere taşıyan insanlar oldular.
HAYAL KURAR MISINIZ?
Benim yaşam kaynağım hayallerimdir.
DEVAMLI DİLİNİZDEN DÜŞÜRMEDİĞİNİZ BABANIZDAN NELER ÖĞRENDİNİZ?
Tırnaklarıyla kazıya kazıya başarılar elde eden, marka isim olan babamın yaşamımın şekillenmesinde çok önemli etkisi vardır. Onun bana öğrettikleri, söyledikleri kulağıma küpe olmuştur. Hala her akşam telefon açar işle ilgili bilgiler verir onun tavsiyelerini alırım. Çünkü 80 yılın tecrübesi var. Sohbetin sonunda da söylediği ve herkese ders olabileceğine inandığım şu sözünü de paylaşmak istiyorum:
‘Sırrını kimseye verme. Biz iyi niyetli insanlarız. Her konuştuğumuzu, yüzümüze güleni dost sanıyoruz. Her şeyimizi karşımızdakine güvenerek konuşuyoruz. Bu bizim en büyük hatamız. O nedenle sırlarını paylaşma.’
SİZİ EN ÇOK NE KIZDIRIYOR? BU KIZGINLIKLA NASIL BAŞ EDİYORSUN?
Olabildiğince göründüğü gibi yaşayan farklı kalıplara girmeyen bir kişiyim. Yalanı sevmem. Çünkü yalanı söylemek çok kolay fakat onu takip etmek çok zordur. “Yalanı takip edecek kadar kurnaz biri değilim” cümlesi beni çok etkiler.
Suiistimalden nefret ederim. Sadece bana değil herhangi bir insanın, iyi niyetinin suiistimal edilmesini hazmedemiyorum.
Bir de beni iş hayatımda en çok kızdıran durum, kendi doğrusunda diretenlerdir. Bazen sizi dinlemek dahi istemezler. Ama hiçbir zaman durumu, olayları, gerginlikleri kişiselleştirmem. Adil olabilmek adına mutlaka şans tanırım. Görev tanımı sınırlamasından hiç hoşlanmam. Şirket faydası adına herkes aktif çalışmalı, projeler üretmelidir. ‘Kızgın demir elle tutulmaz!’ diyerek böyle anlarımda iletişim kurmamaya, yalnız kalmayı, sakinleştikten sonra konu üzerinde konuşmayı tercih ediyorum.
KENDİNİZİ HİÇ ELEŞTİRDİĞİNİZ OLUYOR MU?
Herkes gibi ara ara bende kendimi dinliyorum. Süzgeçten geçirdiğim anlar tabi ki oluyor. İnsan ilişkilerim, verdiğim değerin hak edilişi, bazen karşılığını görememem gibi konularda sanıyorum daha çok eleştiriyorum kendimi…
SİZİ HAYATTA BİR ADIM ÖNE TAŞIYAN ÖZELLİKLERİNİZ NELER?
İyi bir insan olmak bu felsefenin başında gelir, iyi olanı herkes için isteme de bir sonraki adımdır. İnsan kanaat ederse, kendini kaptırmazsa başkalarının algılamakta zorlandığı şeyleri görebilir ve anlamlandırabilir. Ama bu farklı bakışın kazandırdığı bilgiyi de başkalarıyla paylaşması zorunluluktur, paylaşmazsa kaynak kurur. Herkesin bildiğini kendinize sakladığınız bir ortam çok fazla doğurgan olamaz.
Ayrıca iç motivasyonumu yüksek tutarak işime başlıyorum. Olanı, hissettiğimi, yaşadığımı; mümkün olduğunca empati geliştirerek, insanları kırmamaya özen göstererek yaşamımı sürdürüyorum. Gerçekçi yanım karşımdakilerde güven duygusu oluşturuyor. İnovatif bakış açımı, problemi teşhis ederek çözüm üretme, ölçme – değerleme, deneme yönlerimi aktif tutarak iş yaşamıma entegre ediyorum. Karamsarlıkla boğulmaktansa çözüme odaklanıyorum. Hayatı dolu dolu yaşamaya çalışıyorum, kendimi hırslı ve de azimli olarak görüyorum. ‘Bilmiyorum’ kelimesini kullanmak yerine öğrenmek için çaba sarf ediyorum. Sürekli gelişim için var gücümle çalışırım. Sabırlı, titiz, sonuç odaklıyım. Büyük resme bakarak ayrıntılarla renklendirmeyi çalışıyorum. “Her şerde bir hayır vardır” ifadesi bana zifiri karanlık odaya sızan büyüleyici ışık gibi görünüyor.
EKİP ÇALIŞMASINA ÖNEM VERİR MİSİNİZ?
Şirketleri rekabette öne çıkaracak farklılaşmayı yaratacak unsurların başında, birlikte çalıştığınız insanların sürdürülebilir değer yaratma önceliğiyle hareket etmesi geldiğine inanıyorum. Çünkü her işte başarı ekip çalışmasıyla olur. Yıllardır aynı güvenilir ekiple çalışıyorum. Biz bir zincirin halkaları gibiyiz onlarla, benim ihtiyacım olduğu noktada arkamda güçlü ve güvenilir bir ekip olduğunu biliyorum. Şirkete değer katan, yüksek empati yeteneklerine, güçlü iletişim becerilerine sahip, yeniliklere ve öğrenmeye açık olan, inisiyatif alan, cesur olarak farklı açılardan bakabilen, risk ve fırsatları daha iyi değerlendiren, her aşamada doğru iletişime öncelik veren ekip arkadaşlarımla beraber başarılara imza atmayı sürdürüyoruz. Belirlemiş olduğumuz çeşitli hedeflerimizden hiç vazgeçmeden, güzel kararlarla beraber ilerlemekteyiz. Şirketlerimiz her geçen gün el birliğiyle büyüyor ve büyümeye de devam edecek. Bu vesile ile de buradan tüm ekibimize bana gösterdikleri anlayış ve destek için teşekkür ediyorum. Çalışmayı da ekibimi de çok seviyorum.
GENÇ GİRİŞİMCİLERE YÖNELİK VERMEK İSTEDİĞİNİZ MESAJ NE OLUR?
Genç girişimci adaylarına önerim uzman ve güçlü oldukları yanlarını iyi bilsinler ve buna uygun alanlara yönelsinler. Bu becerilerini daha da geliştirmek için çok çalışsınlar, araştırsınlar, değişime ve sürekli öğrenmeye açık olsunlar. Kendilerine rol modeller belirlesinler, hedefler koysunlar ve merakla yeni şeyler öğrenmeye devam etsinler.
Yaşadıkları her bir deneyim, içinde bulundukları her zorlu durum ve bunları ortadan kaldırmak için kullandıkları yenilikçi bakış açıları başarılı iş sonuçları elde etmelerinde etkili rol oynayacaktır. Özgüvenli olsunlar. Karşılarına çıkan zorluklar karşısında asla pes etmesinler ve vazgeçmesinler. İnansınlar ve cesur olsunlar. Paylaşımcı olmaktan çekinmesinler. Değer üretme odaklı ve sürekli iyileştirme yaklaşımıyla, daima kendilerini ve işlerini geliştirsinler. Sadece bugünün değil yarının trendlerini de araştırsınlar. Araştırma yapmayı bilmek çok kıymetli bir beceri, bunu edinsinler. Fark yarattığınızda koşan tarafta oluyorsunuz. Gençlerimiz lokal de kalmasın tüm dünyada ses getiren işler yapsınlar ve hedefleri büyük olsun. Sosyal becerilerini, entelektüel ve iletişim yönlerini de geliştirsinler. Sadece akademik başarı ile bir yerlere varmak mümkün değil. Dolayısıyla bunu yüz metre koşusu olarak değil, bir maraton olarak görmek gerekiyor. Unutmasınlar ki; hayattaki duruşumuzla rol model oluruz. Eğer vizyoner biriyseniz ve insanların hayatlarına pozitif değer katıyorsanız, başarı grafiğinizi de kendiniz çiziyorsunuz demektir.
“Hedeflerine ulaşmak, büyümek ve gelişimi yakalamak adına yenilikçiliği sürekli izleyen bir insandır. Ortak bir amaç doğrultusunda hepimizi bir hedefte birleştirebilmektedir. Gelecekle ilgili amaçlardan, hedefe hangi şekilde ulaşılacağı bilgisine kadar birçok konudan haberdar olması bizler için çok önemli değerdir. Etkili bir iletişim becerisi bulunmaktadır. Pazarların değişimini ve geleceğin ne olacağını rahatlıkla tahmin edebilmektedir. İletişim her türlü duyguyu, düşünceyi ister konuşarak ister yazılı olarak isterse beden dili kullanarak ya da başka yollar deneyerek kişinin karşı tarafa aktarım yapması olarak tanımlayacak olursak Cihan Bey de çalışma arkadaşlarıyla öncelikle karşılıklı iletişim kurarak sorunlarını dinleyip, fikirlerini ve önerilerini alır. Sonra da süzgeçten geçirerek bir yönetici olarak dikkate almaktadır. Çalışanlarını seven, aynı zamanda onları disipline de edebilme yeteneğiyle performanslarının ve motivasyonlarının yükselmesini sağlamaktadır.”
Röportajımızın sonuna doğru katılım sağlayan Funda Yıldırım da eşiyle ilgili şu cümleleri bizlerle paylaştı:
“Başarının ve huzurun temeli bence ailedir. 22 yıllık evliliğimiz boyunca her zaman iş ve sosyal proje çalışmalarında yanında ve destekçisi olmaya çalıştım. Kurduğu hayallerini yazdığı ajandasını hala saklarım. Zaman zaman onu birlikte okur neleri başarmış olduğunu kendisine anlatmaya çalışırım. Mütevazılığından sadece gülüp geçer. Ufku geniş, altıncı hissi kuvvetli, çalışkan, iletişimi kuvvetli, karşısındakilere güven veren bir kişidir. O iş hayatında başarı odaklı, disiplinle geleceğine emin adımlar atan, tecrübeli, kendine güvenen yapısıyla başarılı bir iş insanı. Tam bir adanmışlık ve sevgi ile çalışmalarını yapmaktadır. Ben ona her zaman inandım. Biz onunla hem hayat hem de hayal arkadaşıyız.